Çin Tarihi

Türkiye ve Dünya Tarihi
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Çin Tarihi

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:30

Çin'deki hanedanlar

Çin tarihindeki ilk hanedan Xia Hanedanı

Çin tarihindeki ilk hanedan olan Xia hanedanı, M.Ö 21. yüzyıl ile M.Ö 16. yüzyıl arasında yaklaşık 500 yıl varlığını sürdürdü. 17 kral tarafından yönetilen Xia hanedanının merkezi, bugün Çin’in Shanxi eyaletinin güneyi ile Henan eyaletinin batısıydı.

Rivayetlere göre Xia hanedanı, sık sık taşan Sarı Irmak’ı ıslah ederek halkın desteğini kazanan Da Yu tarafından kurulmuş. Xia hanedanının kurulması, Çin’de uzun süren ilkel toplumun sona ermesi ve özel mülkiyete dayalı kölelik rejiminin kurulmasının simgesi olarak kabul ediliyor.

Xia hanedanının son döneminde devlet yönetimi karıştı, sınıflar arası çatışmalar alevlendi. Özellikle Xia hanedanının son kralı Jie, tahta geçtikten sonra devlet yönetimini bir kenara bırakarak lüks yaşamın peşinde koştu. Her gün cariyesi Mei Xi ile içki içerek eğlenen Jie, halkın sıkıntılarına hiç kulak vermedi, öneride bulunan vezirleri öldürdü. Bunun üzerine Xia hanedanının bünyesinde yer alan beylikler ardı ardına ayaklandı. Xia hanedanına bağlı Shang beyliği, Jie’nin ordusunu yenmeyi başardı. Başkentten kaçan Jie’nin Nanchao kentinde ölmesiyle Xia hanedanı dönemi kapandı.

Xia hanedanı hakkında bugünlere kadar süre gelen tarihi kayıtlar son derece sınırlı olduğu için akademik çevrede Xia hanedanının olup olmadığı yönünde bir tartışma yaşanmıştı. Ancak Çin’deki tanınmış tarih kitaplarından biri kabul edilen “Tarih Kayıtları”nın “Xia Hanedanı’nın Gerçek Tarihi” adlı bölümünde Xia hanedanı sülalesinin bütün kuşakları açık bir şekilde yer alıyor. Arkeologlar da arkeolojik kazılarla Xia hanedanının maddi miraslarını bularak Xia hanedanının gerçek tarihini gün ışığına çıkarmak için yoğun çaba harcadılar. Bunun bir parçası olarak Çinli arkeologlar, 1959 yılından itibaren Xia hanedanının başkentinin kalıntılarını araştırmaya başladılar. Bugün tarihçilerin büyük çoğunluğu tarafından kabul edilen görüşe göre, Henan eyaletinin Yanshi bölgesindeki Erlitou köyünde keşfedilen kalıntılar, Xia medeniyetinin önemli bir parçası. “Erlitou Kültürü” olarak adlandırılan bu kültürel kalıntıların, M.Ö 19 yüzyıla ait olduğu tespit edildi. Bu dönem, Xia hanedanının hüküm sürdüğü dönemin kapsamındadır. Bu sit alanının Xia hanedanına ait olduğunu doğrudan kanıtlayabilecek bulgulara henüz rastlanılmamasına rağmen, sit alanından elde edilen zengin arkeolojik veriler, Xia medeniyetiyle ilgili araştırmalara önemli bir ivme kazandırdı.

Erlitou kalıntılarından çıkarılan üretim araçlarının önemli bir kısmını taş aletler oluşturuyor, bununla birlikte kemik, hayvan boynuzu ve sedeften yapılan aletler de bulundu. Bazı yerlerdeki topraklarda tahta aletlerin izleri tespit edildi. Bunlar, o dönemdeki insanların bu tür ilkel aletlerle sulama tesisleri kurarak tarımı geliştirmeye çalıştıklarını gösteriyor. Xia hanedanına ait olduğu sanılan diğer tarihi kalıntılarda henüz büyük bronz eşyalara rastlanılmamıştı. Buna karşı Erlitou kalıntılarında bronzdan yapılan alet, silah ve kaplarla bronz atölyelerinin kalıntıları bulundu. Buradan çıkarılan çok sayıdaki iyi işlenmiş yeşim ve lapis taşları süsleri ve taş müzik aletleri, o dönemde el işçiliğinin ve iş dağılımı hakkında fikir veriyor. 

Xia hanedanıyla ilgili tarih kayıtları arasında en ilgi çekici olanı, Xia hanedanı döneminde kullanılan takvimdir. “Dadailiji” adlı tarih kitabının “Xiaxiaozheng” adlı bölümü, bugüne kadar Xia hanedanının takvimini en ayrıntılı anlatan tarihi kayıt olarak kabul ediliyor. Bu bölümde o dönemin insanların Büyükayı takımyıldızının yönüne göre ayları belirledikleri anlatılıyor. Çin’in ilk takvimi olan Xia Takvimi’nde yılın 12 ayındaki yıldızların yerleri, iklimler, bitki ve benzeri nesnelerin görünüşleriyle, yapılması gereken tarımsal ve siyasi faaliyetler belirtiliyor. Dönemin tarım üretiminin gelişmişlik düzeyini belirli ölçüde gösteren bu takvimde, Çinlilerin sahip oldukları ilk bilimsel bilgiler yer alıyor.


Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Çin’de yazılı tarihi olan ilk hanedan: Shang Haned

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:31

Çin’de yazılı tarihi olan ilk hanedan: Shang Hanedanı

Çinli tarihçiler, Xia hanedanının Çin tarihindeki ilk hanedan olduğunu kabul ediyorlar. Ancak Xia hanedanıyla ilgili bilgilerin hemen hemen hepsi, daha sonraki dönemlere ait kayıtlardan elde edilmiştir ve bugüne kadar yapılan arkeolojik kazılarda bu hanedanla ilgili bulgulara rastlanılmamıştır. Çin tarihinde arkeolojik kanıtlara dayanan ilk hanedan, Shang hanedanıdır.

M.Ö 16. yüzyılda kurulan Shang hanedanı, M.Ö. 11 yüzyıla kadar yaklaşık 600 yıl varlığını sürdürdü. Başkentini defalarca değiştiren Shang hanedanı yönetimi, son olarak Yin kentine (şimdiki Henan eyaletine bağlı Anyang şehri civarı) yerleşti. Arkeolojik bulgular, Çin medeniyetinin Shang hanedanının başlangıç döneminde oldukça yüksek seviyeye ulaştığını gösterdi. Kaplumbağa kabukları ve hayvan kemiklerine yazılan Jiaguwen yazısı ve tunç kültürü, bunun başlıca göstergeleri olarak kabul ediliyor.

Jiaguwen yazısının bulunması, bir rastlantının sonucuydu. 20. yüzyılın başlarında bilimadamları, Henan eyaletine bağlı Anyang şehrinin kuzeybatısında yer alan Xiaotun köyündeki köylüler tarafından tesadüfen toplanıp ilaç ham maddesi diye satılan kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri üzerinde eski yazılar olduğunu keşfettiler. Daha sonra geniş araştırma başlatan Çinli bilimadamları, kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri üzerindeki yazıların Shang Hanedanı dönemine ait olduğunu tespit ettiler, bundan yola çıkarak da Xiaotun köyünün Shang hanedanının başkenti olduğu sonucuna ulaştılar. Shang hanedanının kalıntıları, bundan sonra “Yinxu” olarak adlandırıldı.

“Yinxu”nun bulunması ve üzerinde yapılan arkeolojik kazılar, 20. yüzyılda Çin’deki en önemli arkeolojik keşfi olarak kabul ediliyor. Yinxu kalıntılarında 1928 yılında başlatılan kazılar sonucunda üzerinde Jiaoguwen yazılı kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri ile bronz eşyaları dahil bir çok değerli tarihi eser çıkarıldı.

Jiaguwen yazısı, kehanet kemikleri üzerine yazılan bir tür resim yazısı. Shang hanedanı döneminde krallar, bütün hareketlerini kehanet sonuçlarına göre yaparlardı. Kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri, kehanetin araçlarıydı. Kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri önce temizlenir, sonra iç yüzleri bıçakla belirli düzene göre çentiklenirdi. Bunun ardından kahinler, isimlerini, kehanette bulunduğu tarihi ve soruları kaplumbağa kabuklarına veya hayvan kemiklerine kazırlar, sonra da ateşe tutulmayla oluşan “Zhao” denilen çatlaklara bakarak kehanetin sonucunu çıkarırlar, bu sonuçları yine kabuklara veya kemiklere yazarlardı. Üzerinde yazı olan kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri daha sonra resmi arşiv olarak saklanırdı.

Yinxu’de bugüne kadar, toplam 160 binden fazla kaplumbağa kabuğu ve hayvan kemiği çıkarıldı. Bunların bazıları çok iyi olarak korunmuş, bazıları da yazı olmayan kemik ve kabuk parçalarıdır. İstatistiklere göre, Yinxu’de çıkarılan kabuk ve kemikler üzerinde toplam 4 binden fazla yazı bulundu. Bu yazıların 3 bini bilimadamları tarafından incelendi, bunların 1000 kadarı da anlaşıldı. Geri kalan yazılar, ya anlaşılmıyor, ya da üzerlerinde ciddi fikir ayrılıkları bulunuyor. Buna rağmen bilimadamları, anlaşılan 1000’dan fazla kelime sayesinde Shang hanedanı dönemindeki siyasi, ekonomik ve kültürel yaşam konusunda bilgi sahibi oldular. Jiaguwen yazısıyla ilgili ilk bilimsel kitap, 1913 yılında Liu E tarafından hazırlanan “Tie Yun Cang Gui” idi. Tanınmış Çinli tarihçi ve edebiyatçı Guo Moruo’nun 1929 yılında yazdığı “Jiaguwen Yazısıyla İlgili Araştırmalar” adlı kitap, bu alandaki bir diğer önemli eserdi. Pekin Üniversitesi Prof. Qiu Xigui ve Çin Tarih Enstitüsü Prof. Li Xueqin, günümüzde Jiaguwen yazısı üzerinde araştırma yapan tanınmış isimlerden ikisi.

Üzerinde yazı bulunan kaplumbağa kabukları ve hayvan kemiklerinin yanı sıra, tunç eşyalar da Shang hanedanının medeniyet seviyesini gösteren diğer bir eşya türü. Shang hanedanı döneminde tunç üretim tekniği çok yüksek bir düzeye ulaştı. Yinxu’den çıkarılan tunç eşyalarının sayısı binlerle hesaplandı. Yinxu’de 1939 yılında çıkarılan “Simuwu Ding” adlı kare şeklindeki bir tunç kap, 875 kilo ağırlığında, 133 santim yüksekliğinde, 110 santim uzunluğunda ve 78 santim genişliğindedir. Çok görkemli görülen “Simuwu Ding”, Çin’in eski çağlarda tunç kültürünün zirve dönemini gösteren temsili eser olarak kabul ediliyor.

Bununla birlikte arkeolojik kazılar ve bilimsel araştırmalar, Shang hanedanı döneminde Çin’de devletin ortaya çıktığını, özel mülkiyet sisteminin de esasen kurulduğunu gösterdi. Shang hanedanından itibaren Çin, medeni bir toplum olma yoluna girdi.
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:33

Batı Zhou hanedanı ile İlkbahar-Sonbahar ve Savaşan Devletler dönemi


Çin tarihinde Xia ve Shang hanedanlarından sonraki üçüncü hanedan, Zhou hanedanıydı. M.Ö 1027 yılında kurulan Zhou hanedanı, M.Ö 256 yılında Qin hanedanı tarafından yok edilmesine kadar Çin’de toplam 770 yıldan fazla süre hüküm sürdü. Zhou hanedanı, başkentinin Gao kentinden Luoyang’a taşınması ile Batı Zhou ve Doğu Zhou olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Zhou ise İlkbahar-Sonbahar ve Savaşan Devletler olarak iki döneme ayrıldı.

M.Ö 1027 yılında kurulan Batı Zhou hanedanı, M.Ö 771 yılına kadar toplam 257 yıl süreyle hüküm sürdü. Gao şehrini başkent olarak ilan eden Zhou Wuwang, diğer beyliklerin yardımıyla koalisyon ordusu kurarak Shang hanedanı yönetimini devirdi ve Batı Zhou hanedanını kurdu. Zhou Wuwang’ın ölümü üzerine tahta geçen Zhou Chenwang’ın çok genç olması nedeniyle ülke, amcası Zhou Gongdan tarafından fiilen yönetiliyordu. Zhou Gongdan, ülkesinde istikrar sağladıktan sonra, doğuya seferler gerçekleştirerek isyanları bastırdı. Batı Zhou hanedanı, Zhou Gongdan’ın yönetiminde aldığı bir dizi önemli önlem sayesinde güçlü hale geldi. Dolayısıyla Zhou Chenwang ve varisi Zhou Kangwang’ın tahtta bulundukları dönem, tarihçiler tarafından “Cheng ve Kang Düzen Toplumu” olarak anılıyor.

Batı Zhou hanedanı döneminde kendine özgü rejimler oluştu. Örneğin “Jin Tian Rejimi”, “Beylik Rejimi”, “Guo Ye Rejimi” ve “Protokol Rejimi” bunların bazıları.

M.Ö 770-M.Ö 476 yılları arasındaki dönem, “İlkbahar-Sonbahar” dönemi olarak adlandırılıyor. Çin’de ekonominin gelişmesi ve nüfusun artması nedeniyle büyük beylikler hegemonyayı ele geçirmek için şiddetli mücadelelere girdiler. Bununla birlikte, toplumda da büyük değişiklikler görüldü. Tarım alanında, demir tarım aletlerinin ortaya çıkması, öküzle tarla sürme biçiminin yaygınlaşması, sulama tesislerinin gelişmesi nedenleriyle tahıl üretimi arttı. İlkbahar-Sonbahar dönemi, Batı Zhou hanedanı yönetiminin geleneksel siyasi ve toplumsal düzeninin adım adım çöktüğü bir geçiş dönemiydi.

Çin tarihindeki ilk büyük düşünür ve eğitimci olan Konfüçyus, İlkbahar-Sonbahar döneminin son yıllarında doğdu. Konfüçyus, geçmişteki kültür ve düşünceleri gözden geçirerek, yaşadığı dönemdeki sosyal çalkantıları da dikkate alarak, ahlak, toplum ve siyaset konularında bir dizi özgün teori ve görüşler ortaya koydu, böylece Çin tarihinde “Ru” akımını yarattı.

M.Ö 403 ile M.Ö 221 arasındaki Savaşan Devletler Dönemi, beylikler arasındaki mücadelelerin daha da yoğunlaştığı bir dönem oldu. Aslında Savaşan Devletler Dönemi ile İlkbahar-Sonbahar dönemi arasında kesin bir ayrım yok. Ancak tarihçiler, Jin Beyliği’nin Zhao, Han ve Wei beyliklerine bölündüğü M.Ö 403 yılını Savaşan Devletler döneminin başlangıcı, Qin hanedanının beylikleri yok ederek Çin’i bütünleştirdiği M.Ö 221 yılını da bitimi olarak kabul ediyorlar.

Savaşan Devletler döneminde, Çin’deki siyasi düzen çok değişti: Çok sayıdaki orta ve küçük ölçekli beylik yok oldu; Qin, Chu, Yan, Han, Zhao, Wei ve Qi beylikleri, Savaşan Devletler dönemindeki başlıca beylikler haline geldi. Bu dönemde bütün beyliklerde bir dizi reform yapıldı. Bunların en köklü ve en etkili olanı, Qin beyliğinde Shang Yang tarafından gerçekleştirilen reformdu.

Savaşan Devletler döneminde sık sık yaşanan savaşlara rağmen antik Çin kültürü, savaştan hiç etkilenmedi ve hızla gelişti. Toplumda bilim ve kültür bilgilerine sahip olan bir aydın sınıfı ortaya çıktı. Bu sınıfın toplumdaki etkin rolü, bilim ve kültürün canlanışını hızlandırdı. Bu dönemde Çin, düşünce ve kültür açısından tarihteki ilk zirve noktasına ulaştı. Konfüçyus ve Meng Zi’nin temsil ettikleri “Ru” akımı; Lao Zi, Zhuang Zi ve Lie Zi’nin temsil ettileri Taoculuk; Han Fei’nin temsil ettiği “Fa” akımı; Mo Zi’nin temsil ettiği Moculuk akımı, daha sonraki çağlarda en çok benimsenen felsefeler oldular. Bu felsefelerin ortaya çıkması, Savaşan Devletler dönemindeki düşünür çevresinde “Yüz çiçeğin bir arada açtığı, yüz düşüncenin bir arada varlığını sürdürdüğü” bir ortam olarak görüldü. Bu felsefeler, yalnızca o zamanki siyaset ve ekonominin gelişmesini hızlandırmakla sınırlı kalmadı, etkilerini bugüne kadar da sürdürerek, Çin’in düşünce tarihinde silinmez bir parça oldu.

M.Ö 230 yılında, Qin beyliğinin başında bulunan Ying Zheng, Çin’i bütünleştirme seferine başladı. Qin beyliği dokuz yıl içinde diğer altı beyliği yok ederek M.Ö 221 yılında Çin’i birleştirerek yaklaşık 600 yıl süren bölünmeye son verdi.
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:33

Çin tarihindeki ilk feodal hanedan Qin

2 bin yıl süren kölelik toplumundan sonra, M.Ö 221 yılında Çin tarihindeki ilk birleşik, merkeziyetçi ve otoriter feodal yönetim olan Qin hanedanı kuruldu. Qin hanedanının doğuşu, Çin tarihinde büyük önem taşıyor.

M.Ö 55-M.Ö 222 yılları arasında hüküm süren Savaşan Devletler dönemi, Çin’deki kölelik toplumunun son dönemiydi. Başlangıçta birbirlerinden bağımsız çok sayıdaki küçük beylik vardı. Bu beyliklerin birbirlerini savaş yoluyla ilhak etmeleri sonucunda yedi büyük beylik varlığını sürdürdü. “Yedi Güçlüler” olarak adlandırılan bu beylikler, Qin, Qi, Chu, Wei, Yan, Han, Zhao’ydı. Çin’in kuzeybatısında yer alan Qin beyliğinin gücü, diğer beyliklerden daha erken başlattığı askeri ve tarımsal reform sayesinde hızla arttı. M.Ö 247 yılında 13 yaşındaki Ying Zheng, tahta geçerek Qin Beyi oldu. Ying Zheng, 22 yaşında beyliği bizzat yönetmeye başladıktan sonra diğer altı beyliği ilhak ederek Çin’i birleştirme stratejisini hayata geçirdi. Ying Zheng, bütün beyliklerdeki yetenekli insanları bir araya getirdi. Örneğin Ying Zheng, Han Beyliği’nden gelen casus Zheng Guo’ya görev vererek “Zheng Guo Kanalı”nı açtırdı. Bu kanal sayesinde Qin beyliğindeki 40 bin hektardan fazla tuzlu ve alkalik toprak, verimli tarlalara dönüştü. Bu çalışma, Qin beyliğinin Çin’i birleştirmesinin maddi koşulunu hazırladı. M.Ö 230-M.Ö 221 arasındaki sürede Ying Zheng, Han, Zhao, Wei, Yan, Chu ve Qi’yi yok ederek Çin’i birleştirdi. Bölünmeye son verilen Çin’de birleşik, merkeziyetçi ve diktatörlük rejimiyle yönetilen Qin hanedanı kuruldu. Ying Zheng de Çin tarihindeki ilk imparator oldu. Bu yüzden Ying Zheng, “ilk imparator” anlamına gelen “Shi Huangdi” olarak adlandırılmıştır.

Qin hanedanının Çin’i birleştirmesi, Çin tarihine yapılan büyük bir katkı olarak büyük önem taşıyordu. Öncelikle Qin Shi Huang, siyasi alanda “Fenfeng sistemi”ni (ülkenin topraklarının imparatorun çocukları tarafından paylaşılması sistemi) kaldırarak “Jun Xian Sistemi”ni (il ve ilçe sistemi) uygulamaya başladı. Ülke, 36 ile ayrıldı ve her ilin altında ilçeler kuruldu; merkez yönetimle yerel yönetimlerde görev yapan devlet memurlarının hepsi imparator tarafından bizzat seçilerek atanır ya da görevden alınırdı, yöneticiliğin babadan oğla geçmesi uygulamaları kaldırıldı. Qin hanedanının başlattığı “İl ve ilçe sistemi” daha sonra iki bin yıldan fazla süren feodal rejimde yerleşik bir sistem olarak varlığını sürdürdü. Bugün Çin’deki pek çok ilçenin ismi, iki bin yıl önce Qin hanedanı döneminde belirlenmişti.

Qin hanedanının Çin’i birleştirmesinin diğer önemli sonucu, yazıların birleştirilmesiydi. Qin hanedanından önce farklı beylikler farklı yazılar kullanıyorlardı. Bu yazılar, aynı kökten gelmesi ve yazılışları arasında büyük farklılık olmamasına rağmen, yine de kültürün yaygınlaşması ve insanlar arasındaki temaslar için bir engel oluşturmuştu. Çin’in birleştirilmesinden sonra Qin beyliğinde kullanılan “Xiao Zhuan Yazısı”, ulusal yazı oldu. O tarihten itibaren Çince yazısının gelişimi, belirli kurallara bağlandı. Bu olay, Çin tarihinin oluşumu ve kültürünün devam ettirilmesi için tahmin edilemeyecek kadar büyük önem taşıdı.
Bununla birlikte Qin hanedanı, ölçüleri birleştirdi. Halbuki Çin’in birleşmesinden önce yazıda olduğu gibi farklı beyliklerde farklı uzunluk, hacim, ölçüm ve ağırlık ölçüleri kullanılıyordu ve bu durum, ekonominin gelişmesini ciddi bir şekilde engelliyordu. Ayrıca Qin Shi Huang, tek para ve tek yasa sistemini uygulayarak bir yandan ülke ekonomisinin gelişmesine elverişli koşullar yarattı, diğer yandan da merkeziyetçi yönetimini büyük ölçüde güçlendirdi.

Düşünce alanındaki diktatörlüğünü de güçlendirmek isteyen Qin Shi Huang, M.Ö 213 yılında “Qin Tarihi” dışında, diğer bütün beyliklerin tarih kitaplarını ve Konfüçyus klasiklerini yaktırdı, hatta bu kitapları gizlice saklayan veya yaygınlaştıran kişileri öldürttü. Bununla birlikte Qin Shi Huang, ülkenin kuzeyinde yaşayan azınlık milliyetlerin saldırılarını önlemek için daha önce Qin, Zhao ve Yan gibi beylikler tarafından inşa edilen setleri restore ettirerek batıdaki çölden doğudaki denize kadar beş bin kilometreyi geçen Çin Seddi’ni oluşturdu. Qin Shi Huang, ayrıca 700 binden fazla köylüyü çalıştırarak ve yüklü harcama yaparak Lishan Dağı’nın eteğinde bir mezar inşa ettirdi. Bu mezar, bugün Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan Qin Mezarı ve Yeraltı Heykel Ordusu’dur (Tera Cotta).

Qin Shi Huang’ın Çin’i birleştirmesiyle Çin’de uzun süren bölünmüşlüğe son verilerek esasını Han milliyetinin oluşturduğu çok milliyetli, güçlü ve büyük bir feodal imparatorluk kuruldu, böylece Çin tarihinde de yepyeni bir sayfa açıldı.
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:34

Han Hanedanı

Çin, M.Ö 206 ila M.S 8 yılı arasında Batı Han hanedanının yönetimi altında bulunuyordu. İmparator Han Gaozu olarak adlandırılan Liu Bang tarafından kurulan Han hanedanının başkenti Chang’an’dı (bugünkü Xi’an şehri).

İmparator Han Gaozu, tahtta bulunduğu yedi yıl içinde merkeziyetçi otoriter yönetimini sağlamlaştırmak için “Halka nefes aldırma”ya yönelik bir dizi politika uyguladı.

Han Gaozu’nun M.Ö 159 yılında ölmesi üzerine İmparator Hui Di, tahta geçti. Ancak Han hanedanının yönetimi, fiilen İmparator Han Gaozu’nun eşi Lü Zhi’nin eline geçti. İktidarda 16 yıl kalan Lü Zhi, Çin tarihindeki sayılı kadın yöneticilerden biriydi. Onun ardından M.Ö 183 yılında tahta geçen imparator Wen Di ve oğlu imparator Jing (M.Ö 156-M.Ö 143 yılları arasında tahtta oturdu), “Halka nefes aldırma” politikalarını sürdürerek köylülerin vergi yükünü azalttılar. Bunun sayesinde Han hanedanının ekonomisinde büyük canlılık görüldü. Bu dönem, tarihçiler tarafından “Wen ve Jing Düzen Dönemi” olarak anlandırılıyor.

“Wen ve Jing Düzen Dönemi”nden sonra Han hanedanı, adım adım güçlendi. M.Ö 141 yılında tahta geçen imparator Wu Di, Wei Qing ve Huo Qubin adlı iki generali göndererek Hunlar’ı yenilgiye uğrattı, Batı Han hanedanının toprağını genişletti, ülkenin kuzey bölgelerindeki ekonomik gelişmeyi güvence altına aldı. İmparator Wu Di, yaşamının son yıllarında savaşa son vererek tarımı geliştirmeye yöneldi. Böylece Çin ekonomisi, gelişmeye devam etti. İmparator Wu Di’nin ölümü üzerine tahta geçen İmparator Zhao Di, ekonomiyi geliştirmeye devam ederek Han hanedanını eşi görülmez bir refaha ulaştırdı.

İmparator Zhao Di ve Xuan Di’nin toplam 38 yıl uyguladıkları “Halka nefes aldırma” politikası sayesinde Batı Han hanedanının gücü arttı. Ancak bunun beraberinde getirdiği, yerel yönetimlerin güçlenmesi, Batı Han hanedanının yönetimini ciddi şekilde zayıflattı. Bunu fırsat bilen Wang Mang’ın M.S 8 yılında iktidarı ele geçirerek “Xin” hanedanını kurmasıyla Batı Han hanedanı yönetimi sona erdi.

Liu Xiu’nun M.S 25 yılında İmparator Guangwu Di olmasıyla Çin, M.S 220 yılına kadar Doğu Han hanedanının yönetimi altına girdi.

Liu Xiu, köylü isyancıların yardımıyla 25 yılında Wang Mang’ı tahttan indirerek Han hanedanı yönetimini yeniden kurdu. Ancak bu kez hanedanın başkenti Luoyang oldu. İmparator Guangwu Di, M.S 26 yılında Wang Mang’ın uyguladığı eski politikalarının kapsamlı şekilde değiştirilmesi emri vererek memurluk yönetimine çekidüzen verdi; Üç Vezir’in (Taiwei, Situ ve Sikong adı verilen üç üst düzey yönetici) yetkilerini daha da sınırlandırmak için önemli devlet işlerinden sorumlu altı Shangshu (bakan) atadı; “devlet kölesi sistemi”ni kaldırdı; toprak sayımı gerçekleştirerek halkın yaşamını istikrara kavuşturdu. İmparator Guangwu Di, Ming Di ve Zhang Di’nin iktidar döneminde harcanan yoğun çabalardan sonra Doğu Han hanedanı eski güce adım adım yeniden kavuştu. Bu dönem, daha sonra “Guangwu Kalkınması” dönemi olarak adlandırıldı.
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:35

Wei Jin dönemi ve Güney-Kuzey Hanedanları

Çin, 220-589 yılları arasındaki dönemde Wei ve Jin hanedanları tarafından yönetildi. Doğu Han hanedanı yönetiminin giderek zayıflamasıyla 2. yüzyılın sonunda Çin, uzun bir bölünmüşlük dönemine girdi.

Bu dönemin ilk yıllarında (189-265) Çin toprakları, Wei, Shu ve Wu olarak adlandırılan üç devlet tarafından paylaşıldı. Bu bölünmüşlüğe son veren Batı Jin hanedanı (265-316), varlığını ancak çok kısa bir süre sürdürebildi. Bunun ardından bölünme, yeniden başladı. Batı Jin hanedanı sülalesinin geri kalan mensupları Yantze Nehri’nin güneyinde Doğu Jin hanedanını (317-420) kurarken, Çin’in kuzeyi etnikler arası savaşlara sahne oldu. Kuzey Çin’de ortaya çıkan çok sayıdaki yönetim, tarihçiler tarafından “16 Devlet” olarak adlandırıldı.

Wei Jin döneminde Çin’in güneyinde ekonomik olarak nispeten büyük ilerlemeler kaydedildi. Ülkenin batısı ve kuzeyinde yaşayan azınlık etnik grupların güneye göç etmeleriyle etnik kaynaşma ve temas yoğunlaştı. Wei Jin döneminde kültür alanında “Xuan” felsefesinin hakimiyeti söz konusuydu. Budizm ve Taoculuk, birbiriyle olan mücadeleler içinde yayılarak gelişti. Buna rağmen Budizm, genellikle yöneticiler tarafından himaye ediliyordu. Edebiyat ve sanat alanında, “Jian’an’ın Yedi Aydını” ve Tao Yuanming gibi edebiyatçıların şiirleri ve makaleleri, Wang Xizhi gibi hat ustalarının eserleri, Gu Kaizhi gibi ressamların resimleri ve Dun Huang Mağarası gibi mağara ve tapınak sanat eserleri, ölümsüz eserler olarak tarihe geçti.

Bilim ve teknoloji bakımından, tanınmış Çinli matematikçi Zu Chongzhi, dünyada matematikteki sabit sayı “π”nin noktadan sonraki yedi hanesini belirleyen ilk insandı. Jia Sixie’nin kaleme aldığı “Qi Min Yao Shu” (Ziraatın Temel Teknikleri) adlı kitap ziraat alanında dünyaca bilinen bir şaheserdi.

420-589 yılları arasındaki dönem, “Güney-Kuzey Hanedanları” dönemi olarak adlandırılıyor. Bu dönemde Çin’in kuzeyinde önce Kuzey Wei devleti kuruldu; sonra Kuzey Wei, Doğu Wei ve Batı Wei olmak üzere ikiye bölündü; daha sonra Doğu Wei’nin yerine Kuzey Qi, Batı Wei’nin yerine Kuzey Zhou kuruldu; dönemin sonunda Kuzey Zhou, Kuzey Qi’yi ilhak etti. Çin’in güneyinde ise Song, Qi, Liang ve Chen devletleri vardı.

Kuzey-Güney hanedanları döneminde Çin’in ortasında yaşayan insanların savaşlardan kaçarak güneye sürekli göç etmesi, ülkenin güneyine çok sayıda iş gücünün yanı sıra ileri üretim teknolojileri de getirdi. Bunun sayesinde Çin’in güneyindeki ekonomi hızla gelişti. Yangzhou, o dönemde güney Çin’deki en gelişmiş şehirdi.

Bu dönemde kültür alanında göze çarpan bir nokta, “Xuan” felsefesinin hızla gelişmesiydi. Bununla birlikte toplumsal kargaşa, düşünce özgürlüğüne güç kattı. Bu dönemde edebiyat konusunda kaydedilen gelişmelerin en iyi örneği şiirlerin gelişmesiydi.

Bu dönemde Çin’in dış temaslarında da büyük canlılık görüldü. Çin, doğudaki Japonya ve Kore, batıdaki Orta Asya ve Roma İmparatorluğu’nun yanı sıra Güneydoğu Asya ülkeleriyle de temas kurdu.

Doğu Jin hanedanının yıkılmasıyla Çin, tarihte benzeri az olan Güney-Kuzey bölünmüşlüğüne girdi. Bu durum, ekonomik gelişmeyi belirli ölçüde engellediyse de, azınlık etnik grupların Çin’in orta kesiminin yönetimini ele geçirmesiyle Sarı Irmak havzasında eşi görülmemiş bir etnik kaynaşmayı beraberinde getirdi. Bunun sayesinde Çin’in kuzeyinde yaşayan etnik gruplar, Hanların etkisinde kalarak Çin ulusunu oluşturan önemli öğeler oldular. Bu yüzden Güney-Kuzey hanedanları dönemi, Çin’deki etnik bütünleşme sürecinin hızlandırılmasında önemli rol oynayarak Çin ulusunun gelişme sürecinde vazgeçilmez bir halkaydı.
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:35

Sui ve Tang Hanedanları

İmparator Wen Di olarak adlandırılan Yang Jian tarafından 581 yılında kurulan Sui hanedanı, imparator Yang Di’nin öldürüldüğü 618 yılına kadar toplam 37 yıl hüküm sürdü. Sui hanedanı Çin tarihindeki en kısa süreli hanedanlarından biriydi. İmparator Wen Di’nin Çin’in tarihi gelişimine yaptığı katkılardan biri, Kuzey Zhou hanedanı döneminde uygulanan altı bakanlık sistemini kaldırarak üç eyalet ve altı bakanlığa dayalı yönetim yapısını oluşturması; diğeri de Kuzey-Güney hanedanları dönemindeki ağır cezaları hafifleterek yeni yasaları çıkarması; üçüncüsü de devlet memuru seçiminde yenilik yaratarak devlet memurlarını sınavla alma sistemini uygulamasıydı. İmparator Yang Di’nin tarihe yaptığı tek katkı, Beijing ile Hangzhou arasındaki Büyük Kanal’ı açtırmasıydı, ki bunun amacı gezilerini kolaylaştırmaktı. İmparator Yang Di, acımasızlığıyla tarihe geçti. Uyguladığı ağır vergi yüzünden halkın nefretini kazanan Yang Di, isyancı köylüler tarafından Jiangdu’da idam edildi. Sui hanedanı, böylece devrildi.

Sui hanedanının yıkılmasından sonra 618 yılında kurulan Tang hanedanı, Çin’i 907 yılına kadar toplam 289 yıl yönetti. Tang hanedanı, “An Shi İsyanı”yla iki döneme ayrılır. Bu iki dönemden biri, refah dönemi; diğeri ise çöküş dönemiydi. İmparator Gao Zu tarafından kurulan Tang hanedanı varisi imparator Tai Zong olarak adlandırılan Li Shimin 10 yıl süren askeri seferleriyle Çin’i yeniden birleştirdi. Tarihte “Xuan Wumen Olayı” olarak anılan hükümet darbesiyle tahta geçen Li Shimin, aldığı bir dizi etkili politikayla ülkeyi Çin’in feodal döneminde eşi görülmez bir refah toplumu haline getirdi. “Zhen Guan Refah Dönemi” olarak adlandırılan bu dönemde Tang hanedanı, siyaset, ekonomi ve kültür gibi her alanda dünyadaki diğer bütün devletleri geride bıraktı. Daha sonra İmparator Xuan Zong tarafından yaratılan “Kai Yuan Refah Dönemi”, Tang hanedanının gücünü, halkın refahını ve toplumsal barışı daha da pekiştirdi. Ancak İmparator Xuan Zong döneminin son yıllarında yaşanan “An Shi İsyanı”, Tang hanedanının çöküşe doğru adım adım yaklaşmasına neden oldu.

Sui ve Tang hanedanları döneminde siyaset ve hukuk alanında ilerleme kaydedildi. Bu dönemde uygulanan Üç Eyalet ve Altı Bakanlık Sistemi, Devlet Memurları Sınavı sistemi ve İkili Vergi Yasası, Çin tarihine damga vuran sistemlerdi. Sui ve Tang hanedanları tarafından izlenen dışa açık politika sayesinde Çin’le dünya arasındaki ekonomik ve kültürel temaslar yoğunlaştı. Tang hanedanı dönemindeki şiirlerin, Çin edebiyatında ayrıcalıklı bir yeri vardır. Chen Zi’ang, Li Bai, Du Fu, Bai Juyi, Yuan Zhen, Li Shangyin ve Du Mu, Tang hanedanı dönemindeki seçkin şairlerin temsilcileri olarak kabul ediliyor. Han Yu ve Liu Zongyuan tarafından başlatılan “Eski Edebiyata Dönüş Hareketi”, Çin edebiyatını uzun süre etkiledi. Yan Zhenqin’in hat eserleri, Yan Liben, Wu Daozi ve Wang Wei’nin resimleri, “Nishang Yuyi Dansı” (Rengarenk İpek Giysiyle Dans) gibi müzik ve dans gösterileri ve çok sayıdaki mağara resmi ve heykel, Çin medeniyetinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bilim ve teknoloji alanlarında bu dönemde Çin’in dört büyük icadından matbaacılık ve barut ortaya çıktı.

Tang hanedanının son yıllarında Çin, siyasi kargaşalara sahne oldu. “Niu Li Siyasi Mücadelesi”, hadımların devlet yönetimini ele geçirmesi ve birbirlerini izleyen köylü isyanları, hanedanın gücünü giderek zayıflattı. Tang hanedanının sonunda patlak veren “Huang Chao İsyanı’na katılan Zhu Wen, Tang hanedanı imparatorunu tahttan indirerek kendisini imparator ilan etti. Böylece Tang hanedanı dönemi kapandı ve Beş Hanedan Dönemi’nin ilk yönetimi “Geç Liang Hanedanı” kuruldu.
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:38

Yuan Hanedanı

Timuçin’in 1206 yılında Moğol yönetimini kurmasının ardından Kubilay, 1271 yılında devletin adını “Yuan” olarak belirledi ve 1279 yılında Song hanedanını yok ederek başkentini Dadu’ya (bugünkü Beijing) taşıdı.

Moğollar, Gobi Çölü’nün kuzeyinde yaşarlardı. Timuçin, diğer Moğol kabileleri yenerek Moğolistan’ı birleştirdikten sonra Moğol İmparatorluğu’nu kurdu ve kendisini Cengiz Han ilan etti. Moğol ordusu, batıya da seferler yaparak Orta Asya, Doğu Avrupa ve İran’a saldırdı. Merkezi Holin (bugün Moğolistan Halk Cumhuriyeti’nin Harholin bölgesi) olan ve Avrupa ile Asya kıtasını kapsayan büyük Moğolistan İmparatorluğu, kısa bir süre sonra birbirinden bağımsız birkaç hanlığa bölündü. Moğol imparatoru, yalnızca adı gereği Moğolların ortak hanı durumuna düştü, zayıfladı.

Yuan hanedanının kuzeyi, uzun süren savaşlar yüzünden yıkıma uğramıştı. Yuan hanedanının kurucusu ve İmparator Şizu olarak bilinen Kubilay, tarımı teşvik eden politikalar uyguladı ve Sarı Irmak’ı ıslah ettirdi.

Çin, Tang, Song ve Yuan hanedanları döneminde dünyanın en gelişmiş ülkesiydi. Çin’in ekonomisi ve kültürü komşuların yoğun ilgisini çekiyordu. O dönemde dünyanın çeşitli ülkeleri, Çin’e sık sık elçi gönderiyor ve çok sayıdaki yabancı tüccar da Çin’e akın ediyordu. Çin’in yabancı ülkelerle olan temaslarında da eşi görülmemiş canlılık görülüyordu. Bu temaslar, Yuan hanedanı döneminde doruğa ulaştı. Yuan hanedanı ile Japonya ve Güneydoğu Asya ülkeleri arasında yakın temaslar kuruldu; çok sayıdaki Çin gemisi, Çin ve Hindistan arasındaki denizlerde gidip geliyordu. Çin’in üç büyük icadı matbaacılık, barut ve pusula, Yuan hanedanı döneminde Arap yarımadası üzerinden Avrupa’ya, Arapların astronomi, tıp ve matematik bilgileriyle İslam dini de Çin’e tanıtıldı. Çin ve Arap yarımadası arasında deniz taşımacılığının yanı sıra Yunnan eyaleti üzerinden kara taşımacılığı da açıldı. Doğu Afrika’ya gönderilen Çin porselenleri, Fas’a kadar ulaştırıldı. Venedikli bir işadamı olan babasıyla birlikte 1275 yılında Çin’e giden Marco Polo, Çin’de 17 yıl yaşadı. Marco Polo’nun “Seyahatname” adlı kitabı, asırlar içinde Batılıların Çin’i ve Asya’yı tanımak için başvurdukları önemli bir kaynak oldu.

Yuan hanedanı döneminde kültür alanındaki önemli bir gelişme, Yuan Qu’nun (tiyatronun bir biçimi) ortaya çıkmasıydı. Guan Hanqin, Wang Shipu, Baipu ve Ma Zhiyuan gibi tanınmış Yuan Qu yazarlarının “Dou E’ye Yapılan Haksızlar” ve “Batı Odasının Hikayesi” gibi sahnel eserleri, Çin kültüründe önemli bir yere sahiptir.

Moğol yönetiminin Han Çinlilerine yaptığı dayanılmaz sömürü ve baskı, Hanların ayaklanmasına neden oldu. 1333 yılına gelindiğinde dini örgütler ve başka gizli örgütler tarafından başlatılan ayaklanmalar tüm ülkeye yayıldı. Bu dönemdeki büyük ayaklanma, Sarı Irmak’ta yapılan ıslah çalışmalarına katılan köylülerin başlattığı “Kırmızı Başörtülü Ordu”nun ortaya çıkmasıydı. “Kırmızı Başörtülü Ordu”nun Haozhou bölgesindeki birlikleri, Zhu Yuanzhang’ın liderliğinde “Moğolları kovarak Çin’i yeniden kurmak” sloganıyla geniş destek kazandı. Zhu Yuanzhang, ordusuyla birlikte 1368 yılında Dadu’yu ele geçirerek Yuan hanedanını devirdikten sonra Ming hanedanını kurdu.
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:40

Ming Hanedanı

Ming hanedanı, Zhu Yuanzhang’nın 1368 yılında Nanjing kentinde tahta geçmesiyle kuruldu. Ming Taizu olarak adlandırılan Zhu Yuanzhang, tahtta kaldığı 31 yıl içinde feodal monarşi merkezi yönetimini güçlendirmek için hanedanın kuruluşuna büyük katkısı olan vezirleri ve farklı görüşlere sahip olan kişileri öldürerek imparatorluk otoritesini artırdı. Ming Taizu’nun ölümünden sonra torunu Jianwen tahta geçti. Ancak imparator Jianwen, amcası Zhu Li tarafından tahttan indirildi. Zhu Li, kendisini Chengzu İmparatoru ilan etti ve 1421 yılında başkenti Beijing’e taşıdı.

Ming hanedanı yönetiminin merkeziyetçiliği güçlendirmesine rağmen, imparatorlarının ya yeteneksiz ya da çok küçük yaşta olmaları nedeniyle hükümet yetkilileri, adım adım hadımların eline geçti. Hadımlar yolsuzluk ve şantaj yaptılar, dürüst olan vezirleri ezdiler. Ülke, kötü yönetildi, toplumdaki her türlü çelişme alevlendi. Ming hanedanının orta dönemine gelindiğinde bir çok köylü isyanı meydana geldi, ancak hepsi bastırıldı.

Ming hanedanı dönemindeki tanınmış siyaset adamı Zhang Juzheng, toplumsal çelişmeleri yatıştırmak ve Ming hanedanı iktidarını sürdürmek için reforma başladı. Zhang Juzheng, personel yönetimine çekidüzen verdi, tarım ve dokumacılığı kalkındırdı, ırmakları ıslah etti ve değişik adlar altındaki vergileri birleştirdi. Bu önlemler, halkın yükünü belirli derecede azalttı.

Ming hanedanı döneminde tarım, daha önceki hanedanlara göre gelişti; ipek dokumacılığı ve porselen üretimi çok gelişmiş bir düzeye ulaştı; demir çıkarma, bakır dövmeciliği, kağıt üretimi ve gemi yapımı sektörlerinde de büyük gelişmeler kaydedildi. Ming hanedanı döneminde Çin’in dış ekonomik ve kültürel temasları da yoğunlaştı. Tanınmış Çinli denizci Zheng He, büyük filosuyla yedi kez Hint Okyanusu’nda yolculuk yaparak Asya ve Afrika kıtalarındaki 30’dan fazla ülke ve bölgeyi ziyaret etti. Ancak Ming hanedanının orta döneminden sonra Çin, Japonya, İspanya, Portekiz ve Hollanda gibi ülkelerin saldırısına uğradı.

Ming hanedanı döneminde, meta ekonomisinin gelişmesiyle birlikte kapitalizmin tohumları yeşerdi. Ming hanedanının ilk yıllarında çok sayıda sahipsiz çorak toprak ortaya çıktı. İmparator Ming Taizu, başı boş dolaşan insanlara toprak verdi ve vergiyi indirdi. Bunun sayesinde kendi topraklarında ekim yapan köylülerin sayısı büyük ölçüde arttı. Tütün, tatlı patates, mısır ve yerfıstığı gibi yabancı tarımsal ürünler bu dönemde Çin’de yetişmeye başladı. Ming hanedanı döneminde porselen ve dokumacılık gibi geleneksel Çin zanaatları yüksek seviyelere ulaştı. Özellikle ipek dokumacılığı sektöründe onlarca dokuma tezgahına sahip atölye işletmecileri ve onlar için çalışan tekniği bilen “işçiler” ortaya çıktı. Bunlar, Çin’de kapitalizmin ilk şeklinin ortaya çıkmaya başladığını gösterdi. Ming hanedanı döneminde, mal çeşitlerinin artması ve alışverişin yoğunlaşmasıyla birlikte kaynak ve ürünleri zengin, ulaşımı da kolay olan yerlerde büyüklü küçüklü ticaret merkezleri kuruldu. Beijing, Nanjing, Suzhou, Hangzhou ve Guangzhou gibi işlek kentler de ortaya çıktı.

Ming hanedanı döneminde belirli kurallara bağlı kalan “Ba Gu” makaleleriyle memurluk sınavı yapılırdı. Uzun romanların popüler olduğu bu dönemde “Shuihu”, “Üç Devletin Hikayesi”, “Batı’ya Yolculuk” ve “Jinpinmei” gibi ünlü romanlar yazıldı. Bunların yanı sıra coğrafyayla ilgili “Xu Xiake Seyahatnamesi”, tanınmış doktor Li Shizhen’nin “Bencao Gangmu (Şifalı Bitkiler Koleksiyonu)”, ziraatçi Xu Guangqi’nin “Tarım Ansiklopedisi”, zanaatkar Song Yingxin’in “Tiangong Kaiwu” ve tarih kitabı “Yong Le Ansiklopedisi” gibi ünlü klasik eserler de bu dönemde hazırlandı.

Ming hanedanının son yıllarında topraklar kraliyet ailesinde ve feodal beylerin elinde yoğunlaştı. Hükümet, vergileri günden güne artırdı, toplumsal çelişmeler gün geçtikçe alevlendi. Toplumsal çelişmelerin yumuşatılmasını arzulayan bazı memurlar ve bilginler, sık sık bir araya gelip siyaset tartıştılar ve hadım ile aristokratların imtiyazlarının azaltılmasını istediler. “Dong Lin Partililer” olarak adlandırılan bu insanlar, büyük baskıların altında kaldı. Bu durum, toplumdaki huzursuzluğu daha da artırdı.

Köylerdeki mücadeleler de şiddetlendi. 1627 yılında Shanxi eyaletinde yaşanan afet sırasında yöneticilerin zorla vergi toplamaları, köylü isyanlarına neden oldu. Onbinlerce köylünün katıldığı isyan ordusunun 1644 yılında Beijing şehrine girmesinden sonra imparator Cong Zhen kendini asarak intihar etti. Böylece Ming hanedanı, devrildi.
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Siyabend » 15 Ara 2006 18:41

Qing Hanedanı

Çin’de 1644-1911 yılları arasındaki dönemde hüküm süren Qing hanedanı, kurucusu Nurhaç’tan son imparator Pu Yi’ye kadar toplam 12 imparator tarafından yönetildi.

Qing hanedanının toprakları, zirve döneminde 12 milyon kilometrekareyi geçmişti. Nurhaç, 1616 yılında Hou Jin Krallığı’nı kurdu. Krallığın ismi Huang Taiji tarafından 1636 yılında “Qing” olarak değiştirildi. Li Zichen’in liderliğindeki köylü isyancı ordusunun 1644 yılında Ming hanedanını devirmesi ve Ming hanedanının son imparatoru Cong Zhen’in intihar etmesinden yararlanan Qing ordusu, Mançurya’dan yola çıkıp Çin Seddi’nin önemli geçitlerinden Shanhaiguan’ı aşarak ülkenin iç kesimine girdi. Köylü isyancı ordusunu yenerek Beijing’i başkent yapan Qing hanedanı, daha sonra ülkenin dört ucunda yaşanan köylü ayaklanmalarını bastırdı, güneye kaçan Ming hanedanının kalan güçlerini yok etti ve Çin’i adım adım birleştirdi.

Qing hanedanı, ilk yıllarında sınıflar arasındaki çatışmaları yumuşatmak için çorak arazilerin tarlaya dönüştürülmesini teşvik etti ve vergi indirimi gibi politikalar uyguladı. Bunun sayesinde Çin’in hem iç kesimindeki, hem de sınır bölgelerindeki toplumsal yapı ve ekonomi belirli ölçüde gelişti. 18. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Çin’in feodal ekonomisi, eşi görülmemiş biçimde zirveye ulaştı. Tarihte “Kangxi, Yongzheng ve Qianlong Refah Dönemi” olarak anılan bu dönemde Qing hanedanının feodal merkeziyetçi monarşi yönetimi daha güçlü hale geldi, Çin’in devlet gücü yükseldi, toplumda düzen sağlandı. Çin’in nüfusu 18. yüzyılın sonunda 300 milyona yaklaştı.

1661 yılında general Zheng Chengon, savaş filosuyla Taiwan Boğazı’nı geçerek Taiwan’ı 38 yıl süreyle işgal eden Hollandalı sömürgecileri yendi. Hollandalılar’ın 1662 yılında teslim olmasıyla Taiwan, anavatanın kucağına geri döndü.

Çarlık Rusyası, 16. yüzyılın sonlarından itibaren doğuya genişlemeye başladı. Çarlık Rusyası, Qing ordusunun Mançurya’dan Shanhaiguan’ı geçerek Çin’in iç kesimine girmesinden yararlanarak Yaksa ve Nibuçu gibi kasabaları ele geçirdi. Qing hanedanı yönetimi, Rus işgalcilerin Çin topraklarından çekilmesini defalarca istedi. Qing ordusunun 1685 ve 1686 yıllarında İmparator Kangxi’nin emriyle Yaksa’daki Rus ordusuna iki kez saldırması karşısında Çarlık Rusyası ordusu, Çin-Rus sınırının doğusuyla ilgili sorunları, görüşme yoluyla çözmeyi kabul etmek zorunda kaldı. Çin ve Rusya temsilcileri, 1689 yılında aralarındaki ilk sınır anlaşması “Nibuçu Anlaşması’nı imzaladılar.

İmparator Qianlong döneminde, Çungarya kabilesinin şefi Gordan liderliğindeki bölücü güçler yok edildi, Huilerin, Büyük ve Küçük Hoca İsyanı bastırıldı ve Xinjiang bölgesi birleştirildi. Bunun ardından Qing yönetimi, sınır bölgelerindeki ekonomi, kültür ve ulaşımı geliştiren bir dizi politika uyguladı.

Qing hanedanının İmparator Daoguang dönemine kadar (19. yüzyıl) Çin, kültür alanında büyük başarılar kazandı. Bu süre içinde Wang Fuzhi, Huang Zongxi, Gu Yanwu ve Dai Zhen gibi seçkin düşünürler ile Cao Xueqing, Wu Jinzi, Kong Shangren ve Shi Tao gibi ünlü edebiyatçı ve sanatçılar yetişti. Tarih alanında da büyük başarıların elde edildiği bu dönemde birçok seçkin tarihçi ve “Siku Quanshu” ile “Kitap Koleksiyonu” gibi hükümet emriyle derlenen büyük kitap dizileri ortaya çıktı. Bilim ve teknolojide, özellikle mimarlık alanında büyük ilerlemeler kaydedildi.

Qing hanedanı döneminde Çin, tarıma dayalı bir ülke olmaya devam etti. Bununla birlikte Qing hanedanı yönetimi, kültür ve düşünce alanlarında feodal ahlakı ön plana çıkardı, çok sayıdaki edebiyatçı ve düşünürü hapse attı; dış ilişkiler alanında ise uzun süre içine kapandı ve kendisini “merkez ülkesi” olarak gördü.

Qing hanedanının orta döneminden itibaren çeşitli toplumsal çelişmeler kendini göstermeye başladı, sık sık isyanlar yaşandı. “Bailianjiao”nin (Beyaz Nilüfer Dini) başlattığı isyan, Qing hanedanının refah dönemine son verdi.

1840 yılında patlak veren “Afyon Savaşı” ve bunun ardından Batılı ülkelerin yoğun saldırıları karşısında Qing hanedanı, yabancı işgalcilerle çok sayıda adaletsiz anlaşma imzalayarak topraklarını yabancılara bırakmak, yüklü tazminat ödemek ve limanlarını yabancılara açmak zorunda kaldı. Çin de adım adım yarı feodal, yarı sömürge bir toplumsal yapıya düştü. Qing hanedanının son yıllarında yönetimin yozlaşması, düşüncelerinin kemikleşmesi, korkaklığı ve kendini küçümsemesi nedeniyle Qing hanedanı düşüşe geçti. Eziyet altında yaşayan Çin halkı, emperyalizme ve feodalizme karşı “Taiping Tianguo Hareketi” ve “Nianjun İsyanı” gibi bir dizi ayaklanma yaptı. Hakimiyetini sürdürmek isteyen Qing hanedanının yönetici sınıfı da Yangwu Hareketi ve Wuxu Reformu gibi reformları başlatarak Çin’i güçlü ve müreffeh bir topluma dönüştürmeye çalıştı. Ancak bu hareketlerin hepsi başarısız oldu. Sayısız vatansever insan, Çin milletini kurtarmak için kanlı mücadeleler verdi. Yurtseverlik dalgaları, Çin’in yakın çağ tarihinin en önemli akımı oldu. 1911 yılında patlak veren “Xinghai Devrimi” ile Qing hanedanı devrildi, Çin’de 2 bin yılı aşkın sürede hüküm süren feodal imparatorluk rejimi yıkıldı ve Çin tarihi yeni bir döneme girdi.
Cevapla

“Tarih” sayfasına dön