Aşkın Tarifi..(Güzel Anlatmışlar)

Aşk hakkında bilmeniz gerekenler
Cevapla
beyazgül
Yönetici
Yönetici
Mesajlar:7631
Kayıt:16 Eki 2006 09:06
Ruh Hali:Yorgun
Cinsiyet:Kadın
Burç:Yay
Aşkın Tarifi..(Güzel Anlatmışlar)

Mesaj gönderen beyazgül » 26 Ara 2007 15:14

Hayli zor bir soru elbette. Word'e göre âşık: vurgun, tutkun, sevgili anlamında kullanılıyor. Aşk Arapça kökenli bir kelime ışk kelimesinin karşılığı olan sarmaşık yani aşeka sözcüğü ile paslaştığı söylenir. Afşar Timuçin'e göre "aşk bir bilinç bulanıklığı, bir kendinden geçme halidir. Kişi bir başka bilinçle(öteki ile)bir olur. Aşkta maskeler ortadan kalkar, kişi gizini açığa verir, yargılar sallantılıdır, kişi çıkarcı düşünemez, tam bir ruhsal özgürlük halidir. Tabi daha önceki kişiliği tümüyle farklı bir forma kavuşmaz. Yani çekingen bir insan girişken olmaz ya da tam tersi. İnsan aklını korur. Öyleyse "komşunun oğlu üniversite mezunu, askerden de döndü, evi var arabası da var ben ona âşık olayım" diyen kişi aşk halinde değildir." Elbette bu durum onun aynı kişiye daha sonra âşık olma ihtimalini engellemiyor. "Aşk yüksek bir bilinç halidir. Ve bir özgürlük alanıdır."


Aşk halinde tüm olumsuzluklar karşıdaki kişinin büyü(2)sünü ve aşkın şiddetini artırıcı nitelikte tezahür eder

Daha yaşambilimsel yönleriyle ele alırsak Korkut Yaltkaya'nın araştırmasına bakabiliriz:"Aşk akıl işi değildir. Çünkü kendinden çok başkasını düşünür hale gelir insan. Normalde bize doğa gerekirse karşındakini öldür sen yaşa diyor. Yani aşk, biyolojik anlamda kişinin kendi ihtiyaçlarını reddetmesi ihtiyaçların temini noktasında da duyarsız hale gelmesi ve aklın bu karmaşayı çözememesi(bunalması da diyebiliriz) aşk halidir.

Tüm bunlardan aşkı birisinin başka birisini çok fazla sevmesi olarak yormamak gerek. Yine Afşar Timuçin bu farkı şöyle ortaya koyuyor: "aşk sevgiden farklı olarak şiddet içerebilir. Yani kişi âşık olduğu kişiye kimi durumlarda zarar vermeyi düşünebilir. Ya da onun mutsuzluğu ile mutlu olabilir. Ama sevgide şiddet yoktur. Aşk sevgi ve şiddetin birlikteliğidir". Sevginin yırtıcı ve yıkıcı bir yönü yoktur. Tabiî ki bunları mutlak bu şekilde böyle olur olmalı şeklinde ele almak genel düşünce dünyamız açısından sakıncalıdır.

Seni gören âşık döner şaşkına/taş olsa dayanmaz o bakışına /
Aslı mısın nesin Allah aşkına/kerem gibi kendim yakasım gelir.

Aşk Acısı

Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane
Ne akilim ne divane
Gel gör beni aşk neyledi

Karşılıklı iki bilinç yoktur ki birbirini aynı anda aynı duygularla aynı derecelerle algılasın." Afşar Timuçin aşkın bu noktada acı ile karşılaştığını vurguluyor. Gerçekten de aşkın acı ile sadece burada mı karşılaştığı bir tartışma konusudur. Aşk halinde kişi varlık ve yokluk arasında 'git-gel'ler yaşar. Kişinin âşık olduğu kişi onu beklenmedik(hesapta olmayan bir biçimde)bir mimik veya sözle var ya da yok kılabilir. Çünkü kişi kendini sadece bu ilişki biçimi ile var etmektedir. Bu aşkın ortadan kalkma hali kişinin yok olma hiçlenme isteğini doğurur. Bu, hayatta aşkla bağlandığımız her türlü ilişki için değişik dozlarda karşılaştığımız duygu durumudur.(çok sevdiğiniz işinizden ayrılmak, bir ressam için resim yapamaz hale gelmek, bölümünü seven bir öğrenci için okuldan atılmak vb.) Tabi kitlelere buradan acılı aşk edebiyatı pompalanmış ve bunu türlü şekillerde, alınır satılır muhabbetlere konu ederek yapmayı tercih etmişlerdir. Varoş kitleler bu ilişkinin muhatabı konumunda bırakılmış. Aşk acısının yaşanması noktasında değil de yansıtılması noktasında, şarkılarda birçok seçenek sunulmuştur.

"Kız ben seni vurmaz mıyım saçlarından asmaz mıyım."bunların en masumanesidir.

Aşk ve cinsellik

Cinsellik aşkı oluşturan asli bir unsur olarak değil de onunla birlikte varolan, aşkı derinleştiren aşkın sürekliliğini sağlayan bir öğe. Tabi bu söylediğimin sistemin işine geldiğini biliyorum. Sistem cinselliğin hep kapalı mekânlarda (belki sadece evlerde)yaşanmasını istiyor. Bunu insanın özeli meşruiyetiyle bir güzel makyajlıyor ve daima bir doyumsuzluk alanı olarak kalmasını istiyor.(E bu sektörden insanlar ekmek yiyor.) Yeni kurulan ilişkilerde dikkat edelim;
—benim için cinsellik 'ikinci üçüncü hatta dördüncü plandadır" diyen prim yapıyor. Bu şekilde iki taraf da sevgisinin kalıcı olduğunu (cinselliğin geçici ve kısa süreli bir ilişki olduğu, baki olanın sadece sevgi olduğu gibi yalıtık bir düşünceden yardım alarak) vurgulamış oluyor. E bu bahsettiğimiz iki taraf haklı; insanlar arasında cinsel ilişki bir cezalandırma biçimi olarak günlük dile yerleşmiş halde. Aslında bunları eğitimlisinden eğitimsizine büyük aile küçük aile herkes biliyor. Yani insanların cinsel ihtiyaçlarını karşılayamadığı kanıksanmış. Yoksa neden aileler akşam yedi olunca eve giriyor. Sokak neden tehlikeli ki. Neden kız arkadaşımızın elinden tutup pazılarımızı şişiriyoruz ki.

Aşk ve evlilik

Evlilik bi kere homosapiens'e göre değil arkadaş. Evlenmek bu bahçe benim diyip kapatan adamın 'saygın' icatlarındandır. Aşırı da zamparadır bu adam haa. Bir müzik grubu (3)nun da söylediği gibi "aşktan da haberi yokturya." Yani aşığın aklına evlilik gelir elbette ama bu aşığın bulup getirdiği bir çözüm değildir mutsuz aşkına. Evlilik de iyidir elbette dayanışmadır, hayatta kalmak için gereklidir bu alış veriş düzeninde. Ali Özgentürk'ün senaristi olduğu "Al yazmalım Selvi Boylum" filmi bu konuda hayli açıcıdır. Huşu içinde izlediğimiz o sahne: Türkan hanım bi şeyi seçer, aşkını değil de onu yaşatan onunla en kötü günlerinde dayanışan kişiyi(Ahmet Mekin). Sevgi emektir ona göre.

Fakat aşk(4) evlilikle birlikte yaşayamamıştır. Terk etmek zorunda kalmıştır onu. Çünkü bugün "onların" evlilik dediği, çok şey biçmiştir onların aşkına(namus, aile babalığı, ev reisliği, karısına kocalık). Oysa aşk insanın kendini en özgür hissedeceği alandır demiştik

Filmde kadir inanırın canlandırdığı karakter bunları yapayım derken yorulmuştur ve kendini bunların olmadığı başka bir ilişkiye atmıştır. Kadir inanır, bahsettiğimiz "Türkan Şoray'ın seçimi" sahnesinde aşkının daim olduğunu gözleriyle başarıyla anlatmıştır eserde. Aşkın değil öznesinin yıprandığından, yıpratıldığından dem vurulur filmde. Bu filmin son sahnesidir burada biter.




(1)Artun Ünsal'ın 1995 yılında çıkmış "aşka dair" adlı makalesinden…

(2)Sartre aşkı büyü olarak anmıştır. Aslında "güzelliğin on par'etmez bu bendeki aşk olmasa" diyen bir şair de aşkın bir büyü olduğunun farkına varmıştır. Ozana göre şayet bu büyü olmasa ilişkinin nesnesi olan güzelin güzelliği yoktur ki.

(3)bu müzik grubu sokak müziği ve doğaçlama konusunda başarılı siyasiyabend'in ta kendisidir.

(4)burada aşkı kadir inanırın canlandırdığı karakter olarak yansıtmak istedim.


Alıntıdır


Cevapla

“Aşk u Meşk” sayfasına dön