Lemonde: Türk ordusu, devlet içinde devlet

Gündemdeki olaylar,tartışmalar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Lemonde: Türk ordusu, devlet içinde devlet

Mesaj gönderen Siyabend » 29 May 2007 23:04

Fransız Le Monde gazetesi, Türk ordusunun geçmişten günümüze siyaset içindeki rolünü yazdı.

HÜKÜMETİN ‘ASKERSİZLEŞTİRME� POLİTİKASI

İki yıl öncesine kadar Türkiye'de Avrupa yanlısı

tutumlar hüküm sürerken, hükümetin geri dönüşü olmayan

bir askersizleştirme yolunda olduğu düşünülmekteydi.

27 Nisan'daki ordunun müdahale tehdidi içeren açıklaması

bu görüşleri yıkmaya

yetti.

Resim

OSMANLIDA ‘HER ŞEYDEN ÖNCE ORDU�

Daha Osmanlı İmparatorluğu zamanında bile "Her

şeyden önce ordu" deyimiyle, yeniçerilerin padişahları

ve sadrazamları tahtlarından indirip katlettikleri

görülmekteydi. Ama, buna karşın imparatorluğu modern

çağa uyduranlarda yine Osmanlı subayları olmuştur.

General Mustafa Kemal Atatürk, bu imparatorluğun

külleri üzerinde, "ordunun milletin ruhu" olduğu

düşüncesinden hareketle 1923'te modern cumhuriyeti

kurmuştur.

KEMALİZMİ ATATÜRK İSTEMEZDİ

1927'de ihdas edilen zorunlu askerlik hizmeti bu

yönde "Türk ırkını ve milletini yüceltmek temelinde

ülkeye, yeri geldiğinde zorla, 'medeniyeti'; laiklik

ve Batı kültürü modasını, belletmek" gibi büyük bir

görev üstlenmiştir. Atatürk'ün ölümünden sonra askerler

'Kemalizmi' bir dogma haline getirmiş ve onun aziz

hatırasını sonsuza kadar koruma amacıyla kendilerinde

siyasi yaşama karışabilme (ki Atatürk bunu istemezdi)

yetkisi bulmuşlardır.

DİNCİLERE YAKIN PARTİ İKTİDARDA

27 yıllık tek parti döneminden sonra 1950'de dincilere

yakın olan Demokrat Parti iktidara gelmiştir. NATO üyeliğiyle

birlikte gelen siyasi ve ekonomik açılımlar aynı zamanda

düzensizliklere ve daha sonra da otoriter yönetimlere yol

açmıştır. 1960 yılında radikal genç subayların yönetimi

devralması ordunun prestijini kuvvetlendirmiş ve genellikle

hiyerarşik düzene saygılı toplum tarafından düzenin

sağlanmasının en büyük faktörü olarak kabul edilmesine

yol açmıştır. Bu durumdan generaller faydalanmış, bir cins

"gölge askeri hükümet" olarak tanımlanabilecek olan Milli

Güvenlik Kurulunu da içeren yeni bir anayasa hazırlayarak

kendilerine ordunun iç düzenlemeleri (İç Hizmet Kanun ve

Yönetmeliği kastedilmektedir.) kanalıyla kendilerine

"Anayasasında belirtilen Cumhuriyeti korumak" görevini

vermişlerdir.

DEMOKRASİYİ KURTARMA

Demokrasiyi kurtaran askeri müdahale senaryosu 1971'de

ve daha kapsamlı bir biçimde 12 Eylül 1980 tarihinde de tekrar

etmiştir. Yaklaşık 5000 kişinin ölümüne yol açan neredeyse bir

iç savaş olarak tanımlanabilecek olayları, idamların ve çekirdek milliyetçi

kadroların devlet kademelerine yerleştirildiği üç

yıllık bir askeri diktatörlük dönemi takip etmiştir. Bu

"kurtuluşun" yan etkileri günümüzde de hala hissedilmektedir.

Referandum sonrası kabul edilen 1982 Anayasası halen kısmi,

olarak yürürlüktedir.

10 YIL STAND-BY

2003 yılına kadar, Milli Güvenlik Kurulunun (MGK)

görüşleri hükümetler tarafından öncelikle kabul görmekteydi.

Diğer bir deyişle, "derin devlet" olarak amblemleştirilen

ve bir nevi politbüro gibi davranan bu kurul, kendilerine

göre güvenlikle ilgili gördüğü her konuya müdahil olmakta

ve görüşlerini sıralı bütün hükümetlere, bilhassa siyasilerin

kamuoyunda puan kaybettikleri dönemlerde, empoze etmekteydi.

Bu durum yaklaşık 10 yıl kadar askerleri uyku (stand-by)

pozisyonunda tutmayı bilebilen Turgut Özal'ın 1993'te

ölümünden sonra da sürdü. 28 Şubat 1997'de MGK, tanklara

gerek kalmadan, İslamcı Erbakan'ın koalisyon hükümetini

istifaya zorladı. Bundan böyle, önceden solculara karşı

dincileri yeğleyen askerlerin gözünde İslamcı tehlike

komünizm tehlikesinin yerini almaktaydı.

ASKERLERİN SEVMEDİĞİ HÜKÜMET

2003 Temmuzunda iktidara gelen, eski İslamcı

ve askerler tarafından sevilmeyen Erdoğan Hükümeti; daha

önceden teorik olarak sivil kurumlara sınırsız hakimiyetini

kaybetmiş olan MGK Genel Sekreterliğine bir sivili

görevlendirerek, görüşlerinin dikkate alınıp alınmadığını

kontrol edilmesini sağlamıştır. 700 kişilik kadrosu

azaltılan Kurulun toplantıları da her iki ayda bir yapılmaya

başlanmıştır. Bu "mucizenin" sebebi neydi? O dönemde Türk

halkının yüzde 70'i, prestijini kaybetmeden buna karşı

koyamayacak olan ordunun ağırlığını azaltılmasını isteyen

AB yanlısıydı. Buna karşın, generaller, resmi törenlere

türbanlı eşiyle katılmakla suçladıkları Meclis Başkanı

karşısında basın önünde toplam üç dakika suskun kalarak

rahatsızlıklarını belli etmişlerdir.

AB'nin ayak sürümeleri Türk kamuoyunun düşüncelerinin

değişmesiyle sonuçlanmış ve Bush yönetimi ve NATO krize

girmiştir. Türk generalleri bunun üzerine kendilerini ifade

etmekte daha özgür hissetmeye başlamışlardır. "Irak

Kürdistan'ının işgal" planlarını açıklamışlar, PKK'ya karşı

ülke içindeki saldırılarını artırmışlar, Kıbrıs sorununun

çözümüne yönelik düzenlemeleri sabote etmeye başlamışlar,

laiklik karşıtı uygulamalar karşısında tepkilerini açıkça

ortaya koymuşlardır.

BÜYÜK BİR EKONOMİK GÜÇ

Türk ordusunun ağırlığı, özerk olan mali gücünden de

kaynaklanıyor. 1960 darbesinden sonra o dönemki askeri

yönetim tarafından kurulan ve ülkenin üçüncü büyük holding

kuruluşu olan OYAK'ı elinde tutuyor. Bu kurum, gayrimenkul,

demir çelik, bankacılık sektörleriyle ileri teknoloji ve

turizm sektöründe de faaliyet gösteriyor. Ayrıca, AXA

ve Renault gibi yabancı şirketlerle de ortaklıkları

bulunuyor.

Birçok konuda ülke politikasına karışmakla eleştirdiği

Türk ordusunun bu yönünün AB tarafından görmezden gelinmesi,

Taha Parla adlı Türk bilim adamı tarafından eleştiriliyor.

Parla'ya göre, OYAK'ın ortaklıkları kanalıyla ordu diğer

iki büyük holding olan Koç ve Sabancı ile de yakın ilişki

içinde. Emekli üst düzey askerlerin holdinglerin yönetim

kadrolarında görevlendirilmesi geleneği orduyla iş dünyası

arasındaki bağı kuvvetlendiriyor.

Devlet bürokrasisi, iş dünyası ve ordu birlikteliği

üzerine kurulu OYAK, yardımlaşma fonu olarak kabul edildiği

için vergi muafiyeti gibi önemli bazı istisnai ayrıcalıklardan

da faydalanıyor. Hepsi asker olan 200 bini aşkın üyesi her

ay aylıklarının yüzde 10'unu bu kuruma aktarmaktadır. Bir

sivil tarafından yönetilmekte olan kurumun yönetim kurulunda

çoğunlukla askerler bulunmakta olup Yönetim Kurulu Başkanı

emekli bir generaldir.

Buna benzer iki ayrı fon, Savunma Sanayi Destekleme

Fonu ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı da daha

ayrıcalıklı olup Meclis kontrolü dışındadır.


Helin_21
Başçavuş
Başçavuş
Mesajlar:102
Kayıt:28 Mar 2007 18:47
Ruh Hali:Mutlu
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Helin_21 » 30 May 2007 17:02

Çok yerinde bir yazı.
ZAGROS
Moderator
Moderator
Mesajlar:9466
Kayıt:28 Şub 2007 22:02
Ruh Hali:Huzurlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Koç
Takım:Fenerbahçe

Mesaj gönderen ZAGROS » 30 May 2007 19:43

BUNU SADECE AVRUPA BASINI DEYİL BÜTÜN DÜNYA BİLİYOR .
Cevapla

“Gündem & Haberler” sayfasına dön