Ahmet Kaya’yı Ölüme Götüren Siyasi Linç

Paylaşmak istediğiniz her şey
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Ahmet Kaya’yı Ölüme Götüren Siyasi Linç

Mesaj gönderen Siyabend » 16 Kas 2007 22:26

Resim

Türkiye'de protest müziğin önemli isimlerinden olan Ahmet Kaya’nın ölümü üzerinden 7 yıl geçti. Aradan geçen bunca zamanda Ahmet Kaya imzasını taşıyan 5 albüm, sevenleriyle buluştu. Kaya, Paris Komünarları, dünyanın en önemli muhalifleri ve aydınlarıyla birlikte Pere-Lachaise Mezarlığı'nda yatarken, 8 yıl önce Türkiye’yi terk ettiği zihniyet, ‘siyasi linç'e devam ediyor. Gülten Kaya, eşinin bıraktığı mirasın halk ve tarih tarafından sahiplenilmesiyle anlamlaşacağını belirtirken, sanatçı Ferhat Tunç, Kaya'nın mirasını sahiplenmenin yolunun barış ve halkların kardeşliğini savunmaktan geçtiğini vurguladı.
İstanbul’da 1999 yılında Magazin Gazetecileri Derneği’nde düzenlenen bir kokteylde "Kürtçe bir klip çekmek istiyorum ve bunu yayımlayacak bir televizyon kanalı arıyorum" dediği için ‘vatan haini’ ilan edilerek siyasi linçe maruz kalan Ahmet Kaya, daha sonra hakkında açılan davalar nedeniyle Fransa'ya gitmek zorunda kaldı. Kaya, ömrünün kalan bu kısa bölümünü de memleketinden, sevdiklerinden uzakta Avrupa'da sürgünde yaşamaya başladı. Profesyonel müzik yaşamı boyunca çeşitli isimlerin sanatına katkıda bulunmasına rağmen, o kendisini toplumcu-gerçekçi sanat kategorisinde gördüğünü, sözlerinin yanı sıra üretimiyle de ortaya koydu. Protest müziğin Türkiye'deki önemli temsilcilerinden birisi olan Kaya, müziğindeki önemli ve belirgin bir özellik olan geleneksel motifler ve ulusal kültür değerlerini işlemesiyle toplumsallıktan kopmadığını gösterdi. Söylediği her söz ve şarkısı olay olan Kaya, hakkında yaptığı müziği ve buna bağlı olarak sanatçı kimliğinden ötürü birçok dava açıldı. Bu baskılara rağmen Kaya, kimliğini hiçbir zaman inkâr etmedi ve mücadelesini sürdürmekte ısrarcı oldu.

Devlete göre ‘sakıncalı’


Kaya’nın 1956 yılında, daha 9 yaşındayken babasının çalıştığı fabrikanın işçilerine konser vermesiyle müzik yaşamıyla başladığı serüveni 1985 yılında çıkardığı "Ağlama Bebeğim" albümüyle bütünleşir. Ancak çıkardığı ilk albüm ise yasaklanır ve toplatılır. Müzikal yaşamının bu olgunluk çağında ülkesinin içinde bulunduğu olumsuzluklara, mevcut gidişata ve sistemin hoşnut olmadığı her yanına şarkılarla müdahale etmeye çalışan bir muhalif olur. Bu nedenle Kaya'nın birçok yerde konser verememenin yanı sıra albümleri 'sakıncalı' bulunup kısmen de olsa toplatılır. Bu sürecin şarkılarına yansıması kaçınılmaz olan Kaya, bu yüzden 'Başım Belada' albümüne imza atar. Ahmed Arif, Atilla İlhan, Yusuf Hayaloğlu, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Nazım Hikmet Ran gibi şairlerin şiirleri ve şarkı sözleri Ahmet Kaya müziği ile bir araya gelir ve unutulmaz eserler arasında yerini alır.

Yüreğinde hiç dinmeyen bir memleket hasretiyle gitti


Türkiye'de yaşamının son günlerinde yaşadıkları kendisini derinden etkileyen Kaya'yı Avrupa'da uğruna klip çekmeyi ve ülkesinden ayrılmayı göze aldığı Kürtler bağrına bastı. Avrupa'da kaldığı süre içinde birçok etkinlikte yer alan ve Kürtlerin bir yerde yüreklerinin tercümanlığını ezgileriyle dile getiren Kaya, memleketinden ve sevdiklerinden uzak kalmaya fazla dayanamadı. Takvim yaprakları 16 Kasım 2000'i gösterirken, Kaya, yaşadığı bunca acıyı, hasreti, yüreğinde büyüttüğü ülke özlemiyle geçirdiği kalp krizi sonrası gözlerini hayata yumdu. Ahmet Kaya, Paris Komünarları, dünyanın en önemli muhalifleri ve aydınlarıyla birlikte Pere-Lachaise Mezarlığı'nda yatarken, yaşamıyla, şarkılarıyla ve muhalif duruşuyla Türkiye'nin yakın tarihine önemli bir not düşerek ölümsüzleşenler arasında yerini aldı.

Ölümünün ardından 5 albüm yayınlandı


Yaşamını yitirdikten sonra dahi Ahmet Kaya adına 5 albüm yayınlandı. Kimileri "Ölmedi, yaşıyor" dedi. Ancak yaşadığı dönemde stüdyo kayıtlarını gerçekleştirdiği ancak yayınlama imkanı bulamadığı ezgileri Kaya'nın, ölümünün ardından eşi Gülten Kaya tarafından yayınlandı. Kaya'nın ölümünün ardından bir yıl geçtikten sonra 2001'de yayınlanan veda albümü "Hoşçakalın Gözüm" eşi Gülten Kaya tarafından çıkarıldı.

Bu albümün ardından 2002 yılında Kardeş Türküler, Agirê Jiyan, Suavi, Yavuz Bingöl, Haluk Levent, Feridun Düzağaç, Şükriye Tutkun, Niran Ünsal, Nazan Öncel, Sümer Ezgü, Servet Kocakaya gibi sanatçıların yer aldığı "Dinle Sevgili Ülkem"in Ardından, "Biraz da Sen Ağla" (2003), "Kalsın Benim Davam" (2005), 2Gözlerim Bin Yaşında" (2006) adlı albümleri yayınlanan Kaya'nın imza attığı albümleri ise şunlar:

Ağlama Bebeğim (1985), Acılara Tutunmak (1985), Şafak Türküsü (1986), An Gelir (1986), Yorgun Demokrat (1987), Başkaldırıyorum (1988), Resitaller 1 (1989), İyimser Bir Gül (1989), Resitaller 2 (1990), Sevgi Duvarı (1990), Başım Belada (1991), Dokunma Yanarsın (1992), Tedirgin (1993), Şarkılarım Dağlara (1994), Beni Bul (1995), Yıldızlar ve Yakamoz (1996), Dosta Düşmana Karşı (1998).

Ferhat Tunç: Dostum, arkadaşım, yoldaşımdı…


Protest müziğin bir diğer ismi ve Ahmet Kaya’nın yakın arkadaşlarından sanatçı Ferhat Tunç, Kaya’nın inkârcı zihniyeti reddettiği için hedef haline getirildiğini söyledi. Ahmet Kaya’nın bu ülkenin yetiştirdiği ender sanatçılardan biri olduğunu belirten Tunç, şunları ifade etti: “Sanat yaşamını uzun uzadıya değerlendirmek istemiyorum, buna gerek de yok. Ama o, sanatçı kişiliğiyle yaşadığı ülkenin sorun ve gerçeklerine karşı duyarlılığı bütünleştiren bir yapıya sahipti. Her zaman barıştan, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden yana bir duruşu oldu. Ezilenler için şarkılar yaptı, söyledi. Bu duyarlılığı kendisini daha da büyüttü, olgunlaştırdı. Ahmet Kaya’nın ölümü, hayatımda beni sarsan olayların başında gelir. Çünkü onunla dünya görüşlerimiz, sanat anlayışımız, değer ve duyarlılıklarımız paraleldi. Dostum, arkadaşım, yoldaşımdı. Hayatta olsaydı bu gün birlikte, bu ırkçı, şoven dalgaya karşı omuz omuza olacaktık. Bundan eminim. Ama geriye bir mücadele mirası bırakarak gitti. Bana ve bize düşen, onun anısına, değerlerine doğru sahiplik etmektir. Ve benim bütün çabam da bunun içindir. Şunu da eklemem gerekir. Ahmet’in ölümünün üzerinden yıllar geçtikten sonra, bugün onu sürgüne ve ölüme götüren nedenler değişti. Bugün Kürtçe şarkılar da söyleniyor, klipler de yapılabiliyor. Ama maalesef milliyetçi-şoven bir bağnazlık dalgası da var. Kürt sorununu ‘terör sorunu’ olarak kabul etmemiz isteniyor, dayatılıyor. Bu inkarcı zihniyet Türkiye’ye çok şey kaybettirdi. Kürt sorununu demokratik bir çözüme kavuşturmanın imkanları varken, milliyetçi bir dalga yarattılar. Barış umutlarını karartmaya çalışıyorlar. Bu hava nedeniyle tehdit edilen insanlardan biri durumundayım. Ama ben, her zamankinden daha büyük bir ısrarla barış ve halkların kardeşliğini savunmaya devam edeceğim. Ahmet Kaya’nın anısına sahiplik etmek de ancak böyle olur inancındayım. Bu vesileyle onun anısı önünde saygıyla eğiliyorum.”

'Ahmet Kaya'nın mirası halk ve tarih sahip çıktıkça anlamlanacak'


Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya, Kaya'nın onurlu bir miras bıraktığını belirterek, "Sanatla ilgili olduğunun sanan ya da söyleyenler Ahmet Kaya'yı doğru anlasaydı bırakın mirasa sahip çıkmayı, bu linç dahi yaşanmayabilir, sonuçları da bu kadar yakıcı olmayabilirdi. Ahmet Kaya'nın mirası halk ve tarih sahip çıktıkça anlamını bulacaktır. Bu şarkılar neredeyse üçüncü kuşakla buluşuyor. Benim değerli bulduğum da bu. Sahiplenmeyi de hayatın doğru adaleti üstleneceğine olan inancım tam. Önemli olan bir sanatçının ülkesi ve giderek dünya hakkındaki fikirleri, yorumları, soruları ve bu sorulara bulabileceği yanıttır. Sanatıyla dünyaya cevap olabilmesidir. Tarih bunu yapabilenleri, bedelini ödeyebilen cesur çocukları kucaklıyor, kucaklayacaktır" dedi.

İBRAHİM AÇIKYER-DİHA


Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön