Lider Olmak

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
.:LaHuTi:.
Yönetici
Yönetici
Mesajlar:1226
Kayıt:11 Haz 2008 15:08
Ruh Hali:Yorgun
Cinsiyet:Kadın
Burç:Başak
Takım:Fenerbahçe
Lider Olmak

Mesaj gönderen .:LaHuTi:. » 26 Nis 2011 19:03

Vücut dili, ses, yüz ifadesi... Bunlar talimle ayarlanamaz. Bilgisine sahip bulunmak ayrı, uygulamak ayrıdır.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde konuşan Sayın Erdoğan'ı seyrederken içimden dedim ki, "Televizyonun sesini kapatsam bile ne dediğini az çok çıkarabilirim. Sempatik bir özgüven içinde konuşuyor. Bu görüntü, uyarıları bile incitici olmaktan uzaklaştırır."

İçte dışta, bir güçlü tarafı var. Farklı bir güçlülük bu. Eleştirilebilir tarafları da olabilir. Fakat bu durum, güçlü tarafının varlığını inkâr etmeyi gerektirmez. Çeşitli liderlerin çeşitli güçlü tarafları vardır. Sayın Erdoğan'daki, bu zamanın şartlarına uygun bir güçlülük. Ellerini kürsüye dokundurması da gerekmiyor. Ayakta, rahat bir denge duruşu kurabiliyor. Çok zordur bu. Duruşunu dengeleme konusunda hiçbir sıkıntısı yok. Ellerini kendi vücuduna temas ettirerek, adeta oturuyormuş gibi bir rahat duruş gerçekleştiriyor. Sesini, mimiklerini, vücudunu kendine özel bir duruş içinde rahatça kullanıyor. Söyleyecekleri üzerindeki konsantrasyonu ile hiçbir maddî meşguliyet engeli olmaksızın rahatça ilgilenebiliyor. "Şöyle oturup rahatça konuşalım" deriz hani. O, ayakta da rahatça konuşuyor. Kürsüyle mikrofonla meşgul olma desteğine falan hiç ihtiyacı yok. Bir pozisyon alıyor ve kendi rahatlığını kendi duruşuyla hallediveriyor. Vücut dilinin en zor bahislerinden biridir bu.

Bazı buluşmalardaki haline bakıyorum. Mesela, hal diliyle şöyle diyor: "Şikâyetleriniz, sıkıntılarınız var biliyorum. Ama bunların ifade edilmesi karşısında çözüleceğimi zannetmeyin. Konuşuruz, dinlerim. Mümkün olanı ben yaparım, ama siz de gerekli olana katlanırsınız." Bu mesajı, konuşmadan veriyor ve muhatabı bunu algılıyor. Vücut dilini bir mesaj dili gibi kullanıyor, spontane olarak değil iradi olarak tezahür ettiriyor. Yani isterse içindekini saklayabilir de. Mesela bunu Ecevit hiç yapamazdı. Aktüel bir örnek vereyim: Kimin adaylığını onaylayacağı önceden kolay kestirilemez! Eminim ki çok kişi bu konuda yanılmıştır. Bazıları anlayabilir, fakat iyi düşünmesi gerekir. Kapanan vücut dilini çözmek ayrı bir hüner ister.

Demirel, Çağlayangil'i 12 Eylül öncesinde, eski dille "istimzaç" için, yani ne düşündüğünü anlaması için, Evren'e yollamış. Çağlayangil'in getirdiği cevap şu: "Çok iyi davrandı. Fakat her zamankinden daha fazla mültefit idi!" Niçin her zamankinden daha fazla mültefit? Bu, içindeki bir şeyi hissettirmeme çabasının sonucu olabilir. Çağlayangil zeki adamdı. Demirel'in onu göndermesinin sebebi de buydu zaten.

... Siyaset psikolojisi çok geniş ve verimli bir zekâ alanıdır. İnceden inceye demeçleri beyanları düşünmek yetmez. Bazı şeyler hal dilini çözerek anlaşılabilir ancak. Sezgiler, yerine göre bilgilerden önemlidir. Bazen insanı, yakınında duranlar bile tam anlayamaz.

Bir konunun bir yönüne ağırlık verme lüzumunu hissetmiş. Fakat o konudaki düşüncesi ondan ibaret değil ki. O konunun başka yönleri üzerinde de, şimdiki vurgulamayı uygun görmediği ifadeleri var. Erdoğan, liberalist (saf liberal) değil, bir miktar liberal. Milli bütünlüğümüzü, bazı kaliteli milliyetçiler kadar düşünür. Sayın Bahçeli boşuna endişeleniyor. Kezâ: Demokrattır ama muhafazakârdır, muhafazakârdır ama demokrattır. Aradığı bir bileşkedir, bir sentez kıvamıdır. "İzm"cilerin hiçbiri bundan memnun olmaz. Olmaması da doğaldır zaten. Bu özelliği anlaşılamıyor yeterince. Anlaşılabilse endişeler ortadan kalkar.

Bazen, bazı alanlarda özel insanlara ihtiyaç vardır. O insanı bulmadan o iş tam olmaz.

Herkes lider olamaz. İyi bir ikinci üçüncü adam olur, ama lider olmaz. Bir parti kurulmuş yahut kurulacak, lider aranıyor! Böyle bir şey olur mu? Teknisyen arar gibi lider aranmaz. Liderleri şartlar belirler, doğurur. Zorla, gayretle olmaz bu iş.

Bu bir övgü yazısı değil. Benim de eleştirdiğim çok zamanlar oldu. Sadece, önemli bulduğum bir meseleyi aydınlatmaya çalıştım. Adaylıklarla ilgili olarak kırgınlıklar olmuştur şimdi. Doğru değil, olmamalı. Meselelere Türkiye'nin geleceği açısından bakmalıyız.

Ahmet Selim 17-04-11


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön