Çoklu zekâ kuramı

Hayatta öğrenilecek çok şey var
Cevapla
donuk
Çavuş
Çavuş
Mesajlar:61
Kayıt:23 Nis 2007 14:20
Ruh Hali:Mutlu
Takım:Galatasaray
Çoklu zekâ kuramı

Mesaj gönderen donuk » 16 May 2007 12:54

Çoklu zekâ kuramı





Bu ayki yazımda problem bir davranıştan bahsetmek ya da rehberlik yapmaktan ziyade çoklu zekâ kuramı hakkında bilgi vermeyi uygun gördüm. Türkiye’de okul müfredatının çoklu zekâya göre hazırlanması birçok insanda bu kavrama karşı merak uyandırmıştır. Sadece ilk ve ortaöğrenimde değil anaokullarında bile çoklu zekâya uygun kitaplar ve dergiler hazırlanmakta, çocuklarımız bu modele göre eğitilmektedir.

Howard Gardner adındaki nöropsikolog 1983 senesinde “Zihnin Çerçeveleri” adlı çalışmasında her insanda 7 çeşit zekâ olduğunu savunmuş ve bu zekâ alanlarına 1999’da 8. olarak doğacı zekâyı da eklemiştir. Bu zekâ alanları her insanda vardır, ancak bazıları daha baskın olabilir. Ve insanlar baskın olduğu zekâ tipine göre eğitim görürlerse daha kolay ve zevkli bir şekilde öğrenebilirler. Bunlar;

1. Sözel–dilsel zekâ: Konuşurken ve yazarken cümleleri akıllıca kullanma yeteneği şeklinde özetlenebilir. Hatipler, yazarlar, politikacılar, şairleri örnek olarak verebiliriz. Bu zekâ tipi öne çıkmış insanlar; güzel konuşurlar, sözcük dağarcıkları geniştir. Daha küçük yaşlarda hikâye anlatmakta, şiir ezberlemekte yetenekli oldukları gözlenir, çok konuşurlar.

2. Mantıksal-matematiksel zekâ: Rakamları kullanabilme ve sebep-sonuç ilişkisi kurabilme yeteneğidir. Bilgisayar programcıları, matematikçiler, bilim adamlarını örnek verebiliriz. Bu çocuklar rakamlarla konuşurlar, zihinden hesap yapabilirler, dama satranç oynamaktan zevk alırlar. Makinelerin nasıl çalıştığına dair doyumsuz bir merakları vardır, sorular sorarlar.

3. Görsel–uzaysal zekâ: Çevredeki eşyaları zihninde canlandırma, farklı şekillerde düşünebilme yeteneğidir. Mimarlar, ressamlar, iç mimarlar, başarılı fotoğrafçıları sayabiliriz. Bu insanlar daha küçük yaşlarda hayaller kurarlar, güzel resimler yaparlar, plastilinle ilginç şekiller oluşturabilirler. Görsel sunumlar onları kolayca heyecanlandırır. Kitaplarına defterlerine karalamalar yapar.

4. Müziksel-ritmik zekâ: Kendini müzikle ifade edebilme, seslere karşı hassas olma, müzik notalarını ayırt edebilme yeteneğidir. Müzisyenler, şarkıcılar örnek olabilir. Korodaki şarkıları en çabuk onlar öğrenir, çalan bir müzik parçasında yanlış notayı hemen fark ederler, şarkının bir iki notasını dinleyip hangi şarkı olduğunu bulabilirler, kendi kendilerine müzik aleti çalmayı öğrenebilirler.

5. Bedensel zekâ: Kendini ifade etmede beden dilini kullanabilme kapasitesidir. Bir şeyi en iyi yaparak ve yaşayarak öğrenirler. Heykeltıraşlar, ilginç şekiller bulan seramikçiler, sporcular, aktörleri sayabiliriz. Bu kişiler jest ve mimiklerini de ustaca kullanabilirler. Çocukken çok hareketlidirler, adetâ düz duvara tırmanırlar. Legolarla, yap bozlarla sürekli şekiller oluştururlar. Dikiş dikme, nakış işleme, tahta oymacılığı, örgü örme gibi hareket gerektiren işlerde de başarılıdırlar.

6. Sosyal (kişilerarası) zekâ: Diğer kişilerinin ruh hallerini, duygularını, karakterlerini anlama kapasitesi ve becerisidir. Başarılı rehber danışmanları, öğrencileriyle sınıfta pozitif disiplin kurabilmiş öğretmenleri, kitleleri ardında sürükleyebilen dinî ve politik liderleri örnek olarak verebiliriz. Anaokulunda, sınıfta liderlik yapan popüler çocukları bu grup içinde sayabiliriz. Sınıfta oyunları yönetirler, başkalarına önem verir ve onlar için endişelenirler. Empati yeteneği gelişmiştir. Arkadaşlarının yardımına koşarlar.

7. İçsel zekâ: Kendinin ve özelliklerinin farkında olma, kendini yönlendirme, idare etme kapasitesidir. İyi psikologlar ve psikiyatristleri burada örnek verebiliriz. Kendini bilen dünyayı bilir. Bu çocuklar kendi düşüncelerine önem verirler ve özgüvenleri gelişmiştir, bağımsız hareket edebilme güçleri vardır. Tek başına çalışmaktan veya oynamaktan daha çok hoşlanırlar, çünkü kendi kendilerine mutludurlar, kendilerine yeten çocuklardır. İlgi duydukları şeylerden fazla bahsetmezler. Hislerinden bahsederken abartısız bir dil kullanırlar.

8. Doğacı zekâ: Yaşayan tüm canlılara karşı duyarlı olma ve evrenle ilişki kurma becerisidir. Jeologlar, gökbilimciler, botanikçileri bu grupta toplayabiliriz. Bu insanlar doğayla baş başa olmayı, canlıları ve doğayı incelemeyi çok severler. Piknikte herkes eğlenip oynarken onlar bitki ve böcek türlerini incelemekle meşguldürler. Hava tahmini yapabilirler. Çiçeklerin ve hayvanların bakımıyla ilgilenmekten zevk alırlar. Tarihsel müzeler ve hayvanat bahçelerinde saatlerce durabilirler.

Kalıtım önemli olmakla birlikte bize sunulan zengin materyallerle de zekâ, diğer insanlara nazaran kolayca gelişebilir. Günlük yaşamımızı gözleyerek hangi tür zekânın ya da zekâ çeşitlerinin bizde baskın olduğunu bulabiliriz. Örneğin; yol tarif ederken kimi insanlar çizerek, kimisi el kol hareketleriyle, kimisi de sözel anlatımını kullanır. Bazen birkaç zekâ aynı insanda baskın olabilir. Örneğin hayran kitlesiyle özdeşleşen onları coşturabilen bir müzisyen, hem bedensel zekâ, hem müziksel-ritmik zekâ, hem de kişiler arası zekâ yönünden gelişmiştir.

Öğrencilerin hangi zekâ türünde başarılı olduğunu keşfetmenin birçok yöntemi vardır. Bunlardan öncelikli olanları onları sistemli ve sistemsiz bir şekilde gözlemektir. Bu konuda öğrencilerin olumsuz yanları bize daha çok faydalı olur. Örneğin; dilsel zekâsı gelişmiş bir çocuk sürekli derste yanındakiyle konuşur. Bir ikincisi de öğrencilerin ürettikleri ürünleri dosyalamaktır. Okul kayıtlarından öğrencinin geçmiş yıllarda hangi derslerden yüksek not aldığına bakmak da bazen işe yarayabilir. Okuldaki diğer öğretmenlerle temasa geçmek de yararlıdır. Öğrenci, o öğretmenin dersinde başarısızken başka bir öğretmenin dersinde başarılı olabilir. Velilerle iletişime geçilebilir, çocuğun hobileri sorulabilir. Öğrencilere çoklu zekâ bölümleriyle ilgili sorular ya da anketler hazırlanabilir. “Sınıfta en iyi resmi kim yapar?” gibi sorularla oluşturulan bir anket de daha objektif olabilir.

Çoklu zekâ teorisi sayesinde öğretmenler de kendi zekâ profilini daha rahat anlayabilirler. Nasıl ki her öğrencinin öğrenmek amacıyla bir yöntemi varsa öğretmenin de meyilli olduğu bir yöntem vardır. Genelde, öğretmenler başarılı oldukları zekâ alanlarını kullanarak eğitim yaparlar. Bu perspektiften baktığımızda çoklu zekâ teorisi, her öğretmenin kendi öğretim yaklaşımını sorgulaması ve yeniden değerlendirmesi açısından çok yararlıdır.

Çoklu zekâ, sadece bir teori değil, eğitim ve öğretim felsefesidir. Bu nedenle okuldaki personelin bu anlayışı ve uyguladığı yöntemleri her öğrencinin ihtiyacına cevap verecek nitelikte yeniden düzenlemesi gerekmektedir. Okullarımızda sadece Türkçe ve matematik derslerinde başarılı olan öğrencileri zeki olarak nitelendirmek artık tarihe karışıyor.

Gardner, öğretmenlerin özel yetenek olarak gördükleri becerileri de zekâ kavramı içinde değerlendiriyor.

Sözel zekâya sahip olan bir öğrenci dersi okuyarak ve dinleyerek öğrenir.

Görsel zekâsı ön plânda olan bir öğrenci belgeseller, resimler, haritalarla konuyu daha kolay kavrar. Bedensel zekâya sahip olan bir öğrenci katılımcı olup, deneyler yaptığında daha kolay öğrenir.

İyi bir öğretmenin dersini anlatırken bu zekâ çeşitlerinin hepsine hitap eden karma bir programı kullanması gerekiyor.

Çoklu zekâ yöntemi ile çocuk, sadece yetenekli olduğu zekâ alanını değil diğer zekâ alanlarını da geliştirme fırsatı bulacak, öğrenme onun için zevkli bir uğraş halini alacaktır. Çoklu zekâya göre hazırlanan programlarda, öğretmenin; araştırıcı, kuramı geliştirici, pratik zekâlı, idealist olmasıyla birlikte, eğitim şartlarının da geliştirilmesi başarının anahtarı olacaktır. Aksi taktirde bu yöntem de daha öncekilerin akıbetine uğramaya mahkûmdur


Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Mesaj gönderen Siyabend » 16 May 2007 16:32

Havalar bunaltıcı olmasa,yazı da kısa olsaydı okuyacaktım..Yine de paylaşım için sağol kardeşim...
Cevapla

“Bilelim-Öğrenelim” sayfasına dön