Terentius, "Onunla her şeyi paylaşmak zevkinden mahrum kalınca, hiçbir zevki tatmamaya karar verdim" demiş, yitirdiği bir dostunun ardından.Nasıl bir insandan bahseder Terentius?
Karşısında zavallı gibi görünmekten korkmadığımız, bizi değiştirmeye değil zenginleştirmeye çalışan, yargılayan değil, kendimizi sorgulamamıza yardımcı olan biri midir yitirilen?
Sabahın 3'ünde çaldığımız kapısını açtığında, tek kelime etmeden kollarına atılıp ağlayabileceğimiz bir insan mıdır Terentius'un acısını bu şekilde dillendiren?
Nedenlerini merak etse de, gözyaşlarımızın dinmesini bekleyecek kadar anlayışlı, titrek sesimiz ve telaşlı cümlelerimizi sükûnetle dinleyecek kadar sabırlı, acımızın bir kısmını kendine yük edinecek kadar cömert ve yürekli insanlar mıdır dost diye seçtiklerimiz?
Sadece sohbeti değil, sessizliği de sıkıcı olmayan ;yalnızlığımızı unutmak için varlığı, eksikliğini hissetmemiz için yokluğu kâfi gelen insanlara mı dostum deriz?
Başımıza gelen güzel bir şeyin coşkusu yüreğimize sığmadığında, saate aldırmayıp telefona sarıldığımız ve karşımızdaki uykulu sese "Kulaklarına inanamayacaksın!" diye bağırdığımızda, "Sabahı bekleyemez miydin?" demeyen biri midir gerçek bir dost?
Güzel bir film izlediğimizde, keşke O da olsaydı dediğimiz, okuduğumuz bir kitaptan bahsedebildiğimiz ve en mahrem sırlarımızı anlattıktan sonra rahatça uykuya dalabildiğimiz bir sırdaş mıdır yoksa?
Konuşurken gözlerimizi kaçırmadığımız, kendimizi saklamadığımız ve yüzümüze en acı gerçekleri haykırırken bile darılmadığımız yalnızlığımız mıdır dost dediğimiz insanlar?
Ne bileyim, aynı fikirde olmasak da uzlaşabildiğimiz, köprüleri atmadan da tartışabildiğimiz, her savaştan birlikte ve biraz daha güçlenmiş bağlarla çıktığımız insanlar mıdır dost payesi verdiklerimiz?
Tanıdığımızı sanırken, daha keşfedilmeyi bekleyen nice el değmemiş duygular ve düşünceler taşıdığını gördüğümüz; sürekli bizi şaşırtan kendimiz midir onlarda sevdiğimiz?
Aristo haklı mıdır ; "Dostluk bir ruhun iki ayrı bedende yaşamasıdır" derken ve Terentius, başka bir bedende toprağa verdiği ruhunun yasını mı tutmaktadır? Paylaştığı her şeye ölüm de mi dâhildir?
Acaba, neyi kaybedeceğini, dostu ölmeden önce fark etmiş midir?
Ya biz; her şeyi paylaşmanın, iddialı ve gerçek dışı geldiği günümüzde, sahip miyiz gerçek bir dosta?
Ya da adımızın önüne dost sıfatı koyan insanlar var mıdır hayatımızda? Yoksa kendimizi sevmeyi başaramadığımızdan, şaşırıyor muyuz bizi sevdiğini söyleyen birinin varlığına, inanamıyor muyuz yanımızda kalmasına ve uzaklaştırıyor muyuz içten içe bizi sevmesini istediğimiz insani kendimizden?
Ve bir gün, bir el daha kayıp gittiğinde avuçlarımızdan, kendi mezarımızın başında ağlayacağımızı biliyor muyuz? İş işten geçmeden önce teşekkür edebiliyor muyuz sevdiğimize, hiç değilse bizi sevdiği için.
Kaybetmeden bir kez daha düşün
-
- Albay
- Mesajlar:7106
- Kayıt:16 Eki 2006 11:37
- Ruh Hali:Yorgun
- Cinsiyet:Erkek
- Burç:Balık
- Takım:Fenerbahçe
Re: Kaybetmeden bir kez daha düşün
Kusura bakma uzun yazıları okumayı pek sevmiyorum ama eline sağlık :gulls
-
- Binbaşı
- Mesajlar:1215
- Kayıt:24 Tem 2008 21:39
- Ruh Hali:Huzurlu
- Cinsiyet:Kadın
- Burç:Oğlak
- Takım:Fenerbahçe
Re: Kaybetmeden bir kez daha düşün
yok canım hiç önemli değil biliyorum sevmediğini zaten
canın sağolsun
canın sağolsun
-
- Yarbay
- Mesajlar:4106
- Kayıt:04 May 2008 17:23
- Ruh Hali:Üzgün
- Cinsiyet:Kadın
- Burç:Koç
- Takım:Galatasaray
Re: Kaybetmeden bir kez daha düşün
çok beğendim
sonuna kadar okudum
çok güzel anlatılmış duygular
emeğine sağlık
:artiii
sonuna kadar okudum
çok güzel anlatılmış duygular
emeğine sağlık
:artiii
Re: Kaybetmeden bir kez daha düşün
gerçekten çok anlamlı bir yazı ellerine sağlık