
Başbakan Tayyip Erdoğan, Aydın Doğan’ın önceki gün yaptığı yazılı açıklamaya, partisinin Bayrampaşa İlçe Kongresi’nde yanıt verdi. Erdoğan, Aydın Doğan’ın, birtakım ticari hesaplar nedeniyle kendisine ve partisine iftira ettiğini öne sürdü. Doğan‘la ilgili yeni iddialar ortaya atan Erdoğan şunları söyledi: “Gelelim Aydın Doğan meselesine. Dün (önceki gün) yaptığım açıklamalardan sonra sayın Doğan yazılı cevap vermiş. Bu yazı cevapsız kalmaz, bu hamur daha çok su kaldırır. Benim dünkü açıklamayı biraz daha açmam gerekecek. Tabii Aydın Doğan’ın genel yayın yönetmeni de bir cevap verme yarışına girmiş. Yönetmen diyor ki insani duyguları sömürenleri yazmayalım mı. Yaz da, doğruları yaz. Daha düne kadar Baykal ile paslaşma halinde yaparak toplanan paraların, Başbakan Erdoğan’a elden verilen paraların makbuzu deniyordu. Ne oldu o belgeye. Nerede o sözünü ettiğin tutanak. Şimdi yarım ağız elden değil, Başbakanlığa verildiğini söylüyorsunuz. Doğrusunu beni konuşturduktan sonra mı öğreniyorsunuz.
İFTİRAYA YATAKLIK EDİYOR • Sayın Doğan dün hâlâ ‘iddia sahibi ben değilim’ diyor. Toplanan paraların Başbakan’a verilmek üzere verildiğini yazıyor. Şu anda böyle bir iftiraya yataklık ettiğinin farkında mısın? Başbakanlığın basın müşavirliği var. Niye teyit etmiyorsun? TC Başbakanı’na leke atmanın ne kadar çirkin olduğunu aklından geçirmiyor musun. Yoksa eski komünistlerin mantığı ile ‘iftira at, tutmazsa da lekesi kalsın’ mantığını mı yürütüyorsun. Tutanak dediğiniz, üzerinde imza ve rakam olmayan bir belge. Tsunami bölgesine gönderilmek üzere aldım diye yazıyor. Mahkeme safahatı hakkında böyle mi bilgi veriyorsunuz. Başbakanlık diye yazıyor. Sen hâlâ Başbakan diyorsun. Eski yalan üzerinden yazıyorsun.
OYUN MU OYNUYORUZ • Basın özgürlüğü size yalan yazma, insanların şeref ve haysiyetleri ile oynama hakkı vermez. ‘Ben Deniz Baykal’ın ve NTV’nin yalancısıyım’ diyor. İyi de Baykal da ‘Ben Aydın Doğan’ın gazetelerinin yalancısıyım’ diyor. Hani var ya şıracının şahidi bozacı. Oyun mu oynuyoruz. Suçlu ile masumun ayırt edileceği yer gazete sayfaları değil, mahkemelerdir. İnsanları önce suçlayacaksınız, sonra kendilerini aklamalarını isteyeceksiniz. Karar aşamasına gelen bir dava var. Saldırganlığınızın altında ne var. Bunu ben biliyorum da siz açıklayın.
GELECEK HAFTA • Bir hafta süre. Önümüzdeki hafta yine İstanbul’dayım. Gelecek hafta açıklayacağım. RTÜK ile işiniz ne. Açıklamadığın takdirde açıklayacağım. Birkaç hafta sonra açıklanacak bir davanın sonucunu neden beklemiyorsunuz. CNN’in karasal yayını hakkında bir isteğiniz var mı yok mu. Bunları açıklayın, yoksa ben açıklayacağım. Bak bu iftiranın dayandırıldığı belgeyi arkadaşlarım buldu. Alman yetkili diyor ki ‘Türk hükümetinden Alman tutukluyu almak için talepte bulunduk. Onlar da Almanya’da tutuklu bulunan Türklerin durumunu hatırlattılar’ diyor. Madem yazacaksın, al sana delil diye dosyaya eklenen belge.
SARIGÜL DE İŞİN İÇİNDE • Ve Aydın Doğan da tutmuş, bana yazılı cevap vermiş. Özgür basını susturmak istiyormuşuz. Diyor ki “Hilton ile ilgili sorunu belediyenin sorunu olarak biliyordum.” Belediyenin sorunu ise neden bu konuyu bana getirdin. Şimdi açıklıyorum. Doğan, Hilton’un önündeki devasa alanı, rezidans yapmak üzere ricada bulundu. Dedim ki mümkün değil. Benden sonra Başkan’la görüştü. (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a dönerek) Yemek de yediniz değil mi? Yanlarında üçüncü bir şahıs da vardı. Şişli Belediye Başkanı. Ben gerçekleri söylüyorum. Kovaladığın iş hakkın değil.
SEVSİNLER SENİ • Gazetelerin çevreci çevreci dolaşıyor ya şimdi, diyorum; ‘Çevreci Doğan sevsinler seni’. Hilton’un önündeki o devasa yeşil alanı rezidans yapmak üzere Şişli Belediyesi’nden herhalde işini halletmişti, değil mi? Ama büyükşehirden 5 binlikler noktasında işini halledemedi. Dün akşamki o yazılı cevaplardan sonra bugün bunu açıklamamız gerekiyordu. Çünkü Hilton olayı da o kadar basit bir olay değil. Kullandığı ifade şu; ‘Ben boşuna mı bu kadar parayı Hilton’a verdim’ dedi. Orayı rezidans yapmayı düşünerek bu parayı verdim’ dedi. Aynen bana kullandığı ifade bu. Bunlar köşeyi böyle döndüler. Bugüne kadar böyleydi, şimdi temin edemedikleri için rahatsızlar. Önce köşeye sıkıştıracaklar. Gazetelerinin taktiği bu. Sonra alacaklarını alırlar. Bizden bunu alamadıkları için çılgına dönüyorlar. Tabii ki bizim bu tür meşru olmayan şeylere evet dememiz mümkün değil. Hilton’un imar değişikliği konusunda bizzat kendileri geldiler benden destek istediler. Bu desteği vermedim.
KARA KAPLI DEFTER • Sadece konu bu değil. Bizi izlemeye devam edeceksiniz. Bundan sonra Doğan Grubu yazdıkça ben de açıklayacağım. O yazacak, biz açıklayacağız. Onların tüm kara kaplı defterleri açığa çıkacak. Her iftiranın cevabını alacaksın. Önümüzdeki hafta içerisinde Baykal ve sözcülerinin kampanyalarına arkadaşlarımın belgelerle cevaplarını duyacaksınız. Şu ana kadar eteklerinde ne var ne yok dökülsün diye bekledim.
MAAŞLI SİLAHŞÖRLER • Demokrasilerde konuşma hakkı sana da senin gazetelerine de mahsus değil. Başbakanların da konuşma hakkı var. Ne kadar tahammüllü olduğunu yaptığın açıklamalarla ortaya koyuyorsun. Çünkü senin maaşlı köşe yazarları, silahşörlerin var. Milletim bunu görüyor. Sen en iyisi bu eleştirilere tahammül konularına pek girme. Cevap hakkına saygıyı öğren sonra gel. Bu bahse temenni ederim ki kaldığımız yerden devam etmeyelim. Doğrular yazılsın, çizilsin. Devamı halinde haftaya İstanbul ilçe kongrelerindeyiz. Orada yine cevaplar verilmeye devam edecektir.
AYDIN DOĞAN KANAL D’DE YANITLADI • “Hilton ucuz polemik. Hilton’da yasal olmayan bir şey istemedim. Başbakan’la Hilton konuşmaya gitmedim. 2,5 milyar dolar paramız var. ‘Rafineri kurup, iki bin beş yüz kişiye istihdam sağlayacağım’ dedim. Ceyhan’a kurmak istediğimi öğrenince, bana ‘Olmaz oraya Çalık rafineri kuracak, bu işin içinde Putin var Berlusconi var, ocak ayında konuşacağız’ dedi. Hilton’u kendisi sordu. Bana ‘Belediye başkanıyla konuşayım’ dedi. Hilton’un koruma altına alınmasını ben istedim. CNN için RTÜK’e müracaat ettim. Bana ‘Rekabet Kurulu’na git, onlar onaylarsa biz de onaylarız’ dediler. Rekabet Kurulu onayladı. Şimdi RTÜK’ü bekliyoruz. Ama anlaşılıyor ki Başbakan’ın talimatıyla bu iş olmuyor. CHP’nin adamı değilim ben. Ben kimsenin ailesiyle uğraşmıyorum. Benim rakibim Tayyip Bey’in damadı. Onunla rekabet içindeyim, Başbakan’la değil. Yalan yanlış düzeltmeye amadeyiz ama böyle tehditle, şantajla iş yürütülmez. Bunun adı demokrasi değil diktatörlük rejimidir.”