Grup Karma

Düşüncelerinizi Özgür Bırakın
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Grup Karma

Mesaj gönderen Siyabend » 03 Şub 2008 23:37

Karma sadece tek başına bireylere değil, aynı zamanda topluluklar, kasabalar, ülkeler, hatta kıtalar gibi gruplara da uygulanabilir. Hiç kimse insanlığın geri kalanından kaçamaz. Her şey birbirine bağlıdır. İnsanlar, neredeyse herkesin yaptığı gibi, kendi hayatlarını yaşadıkları ve başkalarının buna katıldıklarını düşünerek kendilerini aldatabilirler, ama er geç yaşanan şeyler hatalarını açığa çıkarır.

Hepimiz eninde sonunda tek bir büyük aileyiz. Deneyim üzerinde düşünmenin öğrettiği şey budur. Gerçek hakkında iyice düşündüğümüzde, er geç, Yüksek Benlik olarak, -tıpkı tek bir bedenin kolları ve bacakları gibi- her şeyin tek bir varlık olduğunu öğreneceğiz. Bunun sonucu her birimizin kendimizinki kadar başkalarının da mutluluk ve sağlık içinde yaşamasını dikkate almak zorunda olduğudur, bunun nedeni ise yalnızca karmanın kişiye öğretmek için iş başında olması değil, ayni zamanda tüm insanlığa birliğinin son ve en üst düzey dersini öğretmek için iş başında olmasıdır.

Bu fikir son savaşa [II. Dünya Savaşı] uygulandığında, ikincisinin kısmen (yalnızca kısmen) zengin olanların yoksul olanlara, iyi yönetilen ulusların kötü yönetilen uluslara, birinin ülkesinin haklı olduğunu, diğerininse olmadığına, bu yüzden de talihsiz olsa da bunun kendi sorunları olduğuna dair yalıtıma duyguya kayıtsızlığın sonucu olduğu görülür. Sözün kısası, komşularından biri yoksul ve sefalet içindeyse, hiçbir ülke için gerçek bir refah ve mutluluk yoktur; her biri kardeşinin bekçisidir.

Karşılığın işleyişi (bir karma parçası) aynı zamanda kendi eylemleri ya da düşüncelerinin bunu meydana getirdiği kişiyle yakından ilişkili olanları da etkiler.

Karma bireysel bir konu değildir, asla da olamaz. Bir bütün olarak toplum, suçu yaratan ayak takımını yaratır. Toplum suçunu açıklamak için onu kullanıyorsa, o da kendi sırası geldiğinde suçlu karakterinin mümkün hale gelmesini açıklamak için toplumu kullanır. Sonuç olarak, toplum, daha küçük bir derecede olsa bile, onun kötülüklerinin karmik sorumluluğunu onunla paylaşmak zorundadır.

Bütün bir halk yanlış yapma yolu boyunca ilerlediğinde, kendi arınmaları ve aydınlanmaları için acıyı çağırmış olurlar. Bencillik topluma egemen olduğu sürece, toplumun da kendi acıları olacaktır. Uluslar, diğer ulusların acılarına kayıtsız kaldıkları sürece, kendileri de er geç bu acıları paylaşacaktır. Varlıklı bir halk, yoksul halklara yardım etmeyi reddetmesinin; güçlü bir ulus, diğer ulusların zulmüne sessiz kalmanın; saldırgan bir ırk, zayıf ırklar üzerindeki zora dayanan baskısının kısmi sorumluluğundan kaçamaz. Dünya savaşları, bu gerçekleri yeterince göstermiştir.

Dünyada neler olup bittiğini anlamak istiyorsak, ilk önce kıtasal ve ulusal karmanın bu sıkıntıların gizli sebepleri olduğunu anlamamız gerekir.

Bir ulus, içindeki her bireyin ona katılmasıyla ortaya çıkar. Siz de, düşünce ve davranışlarınızla kendi ulusunuzun karmasını oluşturmasına yardım edecek olan bu bireylerden birisiniz. Kolektif alın yazısı konusu oldukça karmaşıktır, çünkü bireysel alın yazısından çok daha fazla sayıda öğeden oluşur. Belirli bir ulusta doğan her birey, kendi bireysel karmasının yanı sıra o ulusun genel alın yazısını da paylaşmak durumundadır.

Her ne kadar kendi seçimleriyle ulustan uzaklaşsalar ve başka bir ülkeye göç etseler bile bu durumda da, ya onlara daha fazla fırsat verip geliştirerek ya da kötüleşmesine yol açarak, kendilerininkini değiştirmesi ve kendi izini bırakması kesin olan yeni bir kolektif alın yazısını paylaşacaklardır.

Yavaş yavaş gelişen, sonra da gerçekleşen kolektif bir ulusal karma vardır. Bir insan grubu, ister bir ülkede olsun ister bir şehirde, birarada yaşadığında ve birlikte çalıştığında, giderek kendileri için taşımak zorunda oldukları ulusal ya da toplumsal bir alın yazısı oluştururlar. Sonuç bazen iyi, bazen kötü olur, ama genellikle bu ikisinin bir karışımıdır. Bu nedenle tarihte, ulusal bir alın yazısı ve ırksal bir kader türünden şeylere rastlarız.

Hiçbir ulus kendi kabul ettiği kanunlar ve cezalar, fikirler ve eylemler, ilkeler ve sadakatların kolektif sorumluluğundan kaçamaz.

Doktrinleri kabul eden, emirlere uyan, körü körüne izleyen kişi, sorumluluğu üyesi olduğu organizasyona kaydırır. Ama bu girişim başarısız olur. Karma yalnızca kolektif değil, aynı zamanda kişiseldir de. Bir birey olarak kişi bundan kaçamaz.

Diyelim ki, farkında olmadan bir karar aldınız. Bu karar, taraftarı olduğunuz bir parti ya da inanca bağlılığınızın ve itaatinizin içinde saklıdır. Dolayısıyla, hala sorumlusunuz ve hala kişisel karma oluşturmaya devam ediyorsunuz.

Büyük İskender, Yunan uygarlığının diğer ülkeleri istila etme süreciyle ve bu istilayı Hindistan'a kadar yaymasıyla övülecekse, general Flaminius, Sula ve Mumius da, Roma uygarlığının, Yunanistan'a kadar yayılan istilalarıyla övülecektir. Bu ikisi arasında karmik bir bağlantı vardır.

Depremler ve seller gibi büyük felaketler yüzlerce kişiyi korkunç bir sona sürükler, ama bu felaketlerde bazıları kurtulur, çünkü alın yazıları farklıdır. Bu tür kurtulmalar çoğu kez mucizevi bir şekilde meydana gelir; aniden başka bir yere çağrılmışlardır ya da görünüşte tesadüfen meydana gelmiş bir olayla korunmuşlardır. Bu şekilde bireysel alın yazısı, kolektif ya da ulusal alın yazısıyla çatıştığı bir noktada, başkalarının öldüğü yerde birinin de hayatını kurtarabilir.

Tarih, belirli psikolojik dönemlerde çağa yol gösterecek ya da ilham verecek olağanüstü insanların çıktığını net bir şekilde göstermiştir. Bunlar yazgının insanlarıdır.

Tarih üzerine çalışıyor ve kör tarihçilerin kitaba bağlı kuramlarını kabul etmek yerine bu konuda kendi başınıza düşünüyorsanız, insanlar arasında -spiritüel ya da sosyal, askeri ya da entelektüel- büyük karışıklıkların ortaya çıkışının hep büyük şahsiyetlerin doğumu ve etkinlikleriyle eşzamanlı olduğunu göreceksiniz. Tek bir kişinin tarihsel bir devir oluşturduğunu söylemek anlamsız olur. O kişi, zamanının alın yazısıyla ve içinde bulunduğu insanların düşünceleriyle, kendi rolünü oynamaya çağrılmış, somutlaşmış bir tepkidir.

Kader onlara kendi geleceklerine sınırsız bir inanç vermiştir; bu onların karakterlerini oluşturur ve insanın gelişiminde tarihsel bir görevi yerine getirebilmelerini sağlayacak biçimde kapasitelerini şekillendirir.


Cevapla

“Özgür Düşünce & Felsefe” sayfasına dön