Peygamberimizin (a.s.m.) Son Sözü, "Namaz" Oldu

Dinimiz hakkında hertürlü bilgi
Cevapla
.:LaHuTi:.
Yönetici
Yönetici
Mesajlar:1226
Kayıt:11 Haz 2008 15:08
Ruh Hali:Yorgun
Cinsiyet:Kadın
Burç:Başak
Takım:Fenerbahçe
Peygamberimizin (a.s.m.) Son Sözü, "Namaz" Oldu

Mesaj gönderen .:LaHuTi:. » 26 Nis 2011 19:49

"Mü'minin ruhu ter ile,kâfirin ruhu ise merkebin canı gibi ağız ve burun deliklerinden çıkar." Evma meleket eymanüküm (Nisa:3,24,25,36 ve Nahl-71;Müminun:23-6;Nur:24-31,33,58;Rum:30-28;Ahzab:33-50,55 ve Mearic:70-30)


Peygamberimizin (a.s.m.) son sözü, "namaz" oldu

Resul-i Ekrem'in (a.s.m.) vefat edeceği gün sabah vakti, kendisinde bir hafiflik görüldü. Yanındakiler sevinerek, iyidir diye ayrılıp işlerine gittiler. Yanında yalnız kadınlar kaldı. Böyle ümitle ferahlık arasında iken Resul-i Ekrem (a.s.m.):

– Kadınlar çıksın, bu melek yanıma girmek istiyor, dedi.

Herkes çıktı, yalnız Hz. Aişe kalmıştı. Resul-i Ekrem'in (a.s.m.) başı onun kucağındaydı. Meleği karşılamak üzere Efendimiz (a.s.m.) oturdu. O da evin bir köşesine çekilmişti.

Bir müddet melekle konuştuktan sonra tekrar Âişe Validemizi çağırdı ve başını onun kucağına koydu. Kadınlara da içeri girmelerini söyledi. Hz. Aişe, Resul-i Ekrem'e (a.s.m.):

– Bu melek, Hz. Cebrail'e (a.s.) benzemiyordu, dedi.

Resul-i Ekrem (a.s.m.) şöyle buyurdu:

– Evet, ya Aişe, bu, ölüm meleği idi. Bana geldi ve "Allahu Teâlâ beni sana gönderdi ve iznin olmadan yanına girmememi emretti. İzin vermezsen geri dönerim, izin verirsen girerim. Ve yine sen müsaade etmeden ruhunu almamamı bana emretti. Emrin nedir?" diye sordu. Ben de kendisine "Cebrail gelinceye kadar benden uzaklaş" dedim. İşte şimdi Cebrail'in gelme saatidir.

Hz. Aişe bunun üzerine, "Ne bir fikir yürütecek ne de bir cevaba muktedir olacak durumda idik. Büyük bir felâketle karşılaşmış gibi dehşet içinde kaldık. İşin önemine binaen kimsenin ağzından ses çıkmıyor, ehl-i beyt dehşet içinde bekliyordu. Tam bu sırada Hz. Cebrail'in (a.s.) kapıya geldiğini anladım. Selâm verdi, kadınlar çıktı. Hz. Cebrail (a.s.) girdi ve Resul-i Ekrem'e:

– Allah Teâlâ'nın sana selâmı vardır, kendini nasıl bulduğunu sana soruyor. Şüphesiz O, senin nasıl olduğunu daha iyi bilir, ancak senin kerem ve şerefini artırmayı ve ümmetin arasında örnek olmayı kast etmiştir, dedi.

Resul-i Ekrem (a.s.m.):

– Kendimi sancılar içinde buluyorum, dedi. Hz. Cebrail de (a.s.):

– Sana müjde olsun! Allah Teâlâ seni vaat ettiği mevkilere yükseltmek için bu acı ve sancıları sana vermiştir, dedi. Resul-i Ekrem (a.s.m.):

– Ey Cebrail, ölüm meleği,Hz.Azrail yanıma girmek için izin istedi, dedi ve olayı anlattı. Hz. Cebrail (a.s.):

– Ya Resulallah, Rabbin sana müştaktır, senden başka hiç kimseden böyle bir müsaade istememiş ve istemeyecektir. Allah Teâlâ böylece senin şerefini tamamlamak istiyor, dedi. Resul-i Ekrem:

– O hâlde Azrail gelinceye kadar ayrılma, dedi. Kadınların içeri girmesine izin verildi. Resul-i Ekrem, Hz. Fâtıma'ya:

— Yaklaş, diye buyurdu. Hz. Fatıma Resul-ü Ekrem'e doğru eğildi. Efendimiz (a.s.m.) ona gizlice bir şeyler söyledi ve gözleri yaşlı olarak başını kaldırdı. Resul-i Ekrem tekrar Hz. Fatıma'ya:

– Yaklaş, diye buyurdu. Bu defa da kulağına bir şeyler fısıldadı ve Hz. Fatıma gülümseyerek başını kaldırdı.

Tabii bu durum, Hz. Aişe başta olmak üzere odadaki kadınları meraklandırdı. Hz. Aişe sonra bir fırsatında Hz. Fatıma'ya bu durumu sordu. O da:

– Birinci seferinde Resul-i Ekrem (a.s.m.) bana, "Ben bugün ölüyorum" diye buyurdu ve ona ağladım. İkinci seferinde, "Ben Allah'a dua ettim; ehl-i beytimden ilk olarak seni bana kavuşturmasını ve seni benimle bir arada bulundurmasını istedim" şeklinde buyurdu, buna da tebessüm ettim, dedi ve oğullarını kendisine çekerek başlarını kokladı.

Tam bu sırada ölüm meleği,Hz.Azrail geldi, selâm verdi ve içeri girmek için izin istedi. İzin verildi, içeri girdi ve:

– Ya Muhammed, ne emrediyorsun, diye sordu. Resul-i Ekrem (a.s.m.):

– Şu anda beni Rabbime kavuştur, buyurdu. Hz. Azrail de (a.s.):

– Olur, seni bugün Rabbine kavuştururum, çünkü Rabbin sana müştaktır. Senin dışında hiç kimse hakkında böyle bir tereddüde meydan vermedi. Senden başka kimseden izin almamı emretmedi. Fakat senin saatin yakındır, dedi ve ayrıldı. Bu sırada Hz. Cebrail (a.s.) gelerek selâm verdi ve:

– Vahiy dürüldüğü gibi dünya da benim için dürülmüş oldu. Artık ne dünyanın bana bir ihtiyacı ve ne de benim dünyada bir ihtiyacım kaldı. Bu, benim yeryüzüne son inişimdir, dedi.

Kimsenin ses çıkaracak durumu yoktu. Hz. Aişe, Efendimizin (a.s.m.) mübarek başını göğsü arasına aldı ve Efendimizin (a.s.m.) göğsünü tuttu. Bu sırada Efendimiz kısa bir baygınlık geçirdi. Sonra alnından inci tanesi gibi terler akmaya başladı. Hz. Aişe terini sildi ve şöyle dedi: "Böyle güzel koku hiç almış değilim." Sonra ayılınca:

– Anam babam sana feda olsun, bu terler ne idi, dedi.

Resul-i Ekrem (a.s.m.): "Mü'minin ruhu ter ile, kâfirin ruhu ise merkebin canı gibi ağız ve burun deliklerinden çıkar." buyurdu.

İşte ancak o zaman Hz. Aişe ve yanındaki kadınların aklı başına gelmişti, korku dolu bir halde hemen erkekleri çağırdılar.

İlk gelen erkek, Hz. Aişe'nin babasının ona gönderdiği, kardeşi Abdurrahman'dı. Ne yazık ki o bile Resul-i Ekrem'in hayatına yetişememişti. Allah Teâlâ, Cebrail ve Mikail'i görevlendirdiği için vazifeyi onlar üzerlerine almışlardı da hiçbir erkek ölümü ânında yanında bulunamamıştı. Resul-i Ekrem (a.s.m.) kendinden geçip baygınlık geçirdiği sırada da, sanki "Hangisini tercih ediyorsun?" diye bir muhayyerlik içinde, "Hayır, Refik-i Â'lâ'yı istiyorum" buyurmuştu. Dili açıldığı ve baygınlığı geçtiği vakit kadınlara döndü:

– Namaz, namaz; zira siz namaza devam ettiğiniz müddetçe dine bağlısınız. Onun için hepiniz namaza devam ediniz, buyurdu.Artık nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu. dili Allah'ı zikretmekle meşguldü: "Allah'ım beni Refk-i A'laya(en yüksek makamlarda bulunan peygamberler cemaati) ulaştır." duasını tekrarlıyordu. Bu esnada bile ümmetini irşad etmek için "Ellerinizdeki kölelerinize, emriniz altındakilere iyi davranınız. Namaza dikkat ve devam ediniz." diyordu. (Orijinal ifadesiyle EV MA MELEKET EYMANUKUM (Nisa:3,24,25,36 ve Nahl-71;Müminun:23-6;Nur:24-31,33,58;Rum:30-28;Ahzab:33-50,55 ve Mearic:70-30) yani elinizin altında bulunan emanetler yani köle,cariye,hizmetçiler başta olmak üzere mesuliyetini üzerine aldığınız insanların hak ve hukukuna riayette daha hassas,daha titiz davranın demek istiyordu.O son anında bile o eşşsiz şefkatiyle nefsini,şahsını,kendini değil yine her zaman olduğu gibi ümmetini düşünüyordu.Zaten dünyaya teşrif ettiğinde ağzından duyulan ilk kelime ÜMMETİ değil miydi? O hep nefsi için değil,ÜMMETİ için yaşamadı mı?...)
Bu hazin manzara orada bulunan kızı Hz. Fatıma'nın yüreğini adeta dağlıyordu. Bir ara Peygamber efendimizi bağrına bastı: "Vay babamın çektiği ızdıraba" diyerek gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı. Peygamber efendimiz "Bugünden sonra, Baban hiçbir zaman ızdırab çekmeyecektir." buyurdu ve ilave etti: "Kızım Fatıma! Sakın ağlama. Ben vefat ettiğim zaman İnna lillahi ve inna ileyhi raciun de.'

Kaynaklar:

1) Kainatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı,Cilt:3 sayfa:387 Salih Suruç
2) Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz ,Resid Haylamaz,Cilt:2,Sayfa:651


Cevapla

“İslam ve İnsan” sayfasına dön