Eylülün Dertleri

Okunmaya değer kitapları tanıtın
Cevapla
.:LaHuTi:.
Yönetici
Yönetici
Mesajlar:1226
Kayıt:11 Haz 2008 15:08
Ruh Hali:Yorgun
Cinsiyet:Kadın
Burç:Başak
Takım:Fenerbahçe
Eylülün Dertleri

Mesaj gönderen .:LaHuTi:. » 01 Eki 2008 15:23

Resim

Farkında mısınız,eylüldeyiz...Güz günleri geldi çattı.Oysa yaza nasıl da alışmıştık!Şimdi nerden çıktı bu telaşlı bulutlar,bu serseri rüzgar nereden esiyor?

Yine gafil avladın bizi eylül!Bir mevsime daha hazırlıksız yakalandık.Fakat mevsimlere alışmaktan başka çaremiz var mı?Güze de alışacağız,seveceğiz onu.Ele avuca sığmayacak güz günleri;naif,kırılgan,yaralı bir kuş gibi...Sabun köpüğü günler,bir gün uçup gidiverecek.Ardından üzüleceğiz.

İnanın eylül size hiçbir şey yapmayacak.Yağmurlara hazırlıksız yakalandınız diye,eylülü suçlamaya hakkınız yok ki.Yapraklar sararıp sararıp dökülüyorsa,martılarda anlaşılmaz bir heyecan varsa,denizin yüzü asık ev dalgalar hırçınsa,güneş bir ısıtıp bir kayboluyorsa ve insanın bir hali diğerine uymuyorsa,eylül gelmiştir ve onun bir dedi vardır.Söyleyin,hanginiz düşündü eylül,hanginiz sordu derdini ve onu anlamaya çalıştı?Bırakın anlamayı,bütün
gönülsüzlüğünüzü,mahmurluğunuzu tutup eylüle yüklemez misiniz?

Eylülün bir derdi vardır. O, nisana sırılsıklam aşıktır ve işi gücü baharın nazlı kızını düşünmektir. O savrukluğu, kararsızlığı da bu yüzdendir. Eylülle nisan arasında gizli bir aşk sürüp gitmektedir. Bütün dertleri birbirlerine kavuşmaktır; ama bunun olmayacağı bellidir. Ne yapar nisan? Tabiatın cıvıl cıvıl canlanışı, insanların, yüreklerinde bir kıpırtıyla yollara dökülüşü, çevrenin insanı deli edercesine güzelliğe bürünüşü hep onunla gelmiyor mu? O da insanların içine yaşama sevinci doldurur, çevreye bakma, yeniden dirilişi görme yeteneği verir gözlere. Sonra bitkilere can suyu yürür, ağaçlar durur. Çiçekler rengini ondan alır. İnsana, ağaca, çiçeğe ve dağlardan kopup ırmaklara akan kar sularına gizliden gizliye aşkını işler nisan. Haydi, der. alın benim sevdamı eylüle götürün. Ve sabırsız bir bekleyişe koyulur sonra…

Dünya kuruldu kurulalı böyledir bu. Yaz gelince yapraklar kavrulmasın, insanların yüreklerindeki sevinç eksilmesin diye dua eder nisan. Çünkü sevdasını taşıyan yalnız onlardır. Sonra eylül gelir. İnsan, ağaç, çiçek ve su emaneti teslim ederler sahibine. İşte eylülün bütün şaşkınlığı bundandır. İnsana bir naiflik üfleyişi, neşeli yağmurlarla gelişi, caddeleri, bağ ve bahçeleri belki okulları cıvıl cıvıl dolduruşu bundandır. Ama olan ağaçlara olur. Onlar nisanını sevdasını getirip teslim etmenin yorgunluğuyla yapraklarını bırakıverir rüzgarlara.

Peki, eylül ne yapar bundan sonra? Bütün bu olanlar; güneşin bir açıp kayboluşu, bu kesik kesik yağmurlar, hep aşkın dizlerde derman bırakmayışındandır. Önde zorlu bir kış ve tam altı ay vardır. Sevgiliye ulaşmanın bir yolu olmalıdır. Eylül de aynı yolu seçer. Der ki insanlara: “Bakın, yazın miskinliğinden, yakıcı sıcaklarından kurtardım sizi. Sevecek ne kadar çok şey var etrafınızda… kendinizi şehrin kıyılarına, ormanlara vurun. Bereket ve aşk ayıyım ben, der. Kışa girmeden tabiatı bir daha yoklayın, tadın bütün yemişlerinden. Benim uçuk güneşimde son defa ısıtın içinizi. Güneşi, sevincinizi, ümitlerini doldurun yüreğinize. Kış gecelerini, soğuk ve güneşsiz günleri bu sevinçle bir çırpıda geçin. Bahara ve sevgilime ulaşın. Ona ulaştırın sevdamı.” Çiçeklerin tohumuna, meyvelerin çekirdeğine, anlaşılmaz bir heyecanla akan sulara söyler bunları. İnsanlara söyler. Onlar da bir kış taşırlar içlerinde bu sevdayı. Kış biter bitmez tohumlar, çekirdekler, su ve insan dayanamaz bu aşkın ağırlına, ortalığı çığlık çığlığa bir neşeye verirler. İşte baharın gelişi böyle olur.

Nisanla dünyanın yeniden dirilişi, tutup bizi delicesine hayata bağlayışı, bu aşkın sevinci ve baharın teşekkürüdür. Düşünün bir kere, bu aşk olmasaydı hayatımızın tadı tuzu kalır mıydı? Soğuk ve karanlık kış günlerini, boğucu, kavurucu yazı nasıl geçirirdik? İşimiz hep eylülü ve nisanı beklemekle kolaylaşıyor. Ah, bir bahar gelse, diyoruz; eylülün serinliğine ulaşsak, diyoruz. Aslında biz, bir aşkın salıncağına binmiş, gidiyoruz. Bir sevdanın çemberine yerleşmiş, dönüyoruz. Her şey o aşkın ürünü. Mevsimlerin, ayların, gündüzle gecenin birbirine olan aşkı… Tohumun hayat bulma sevdası, ağacın yeşillenme sabırsızlığı. Bizi yaşatan budur.Aşk,her şeyi hoş göstermeye yetip artar.

Eylülü sevmeniz için çok sebep var.Siz isterseniz yine sevmeyin,direnin sevmemek için.Bir gün bir tepeden inerken yahut ansızın pencereyi açtığınızda;bir akşam eve dönerken yüreğinizde bir hafiflik hissedeceksiniz.İçiniz içinize sığmayacak.Kuş gibi olmak,derler ya hani...
Bir serinliğin içinde kaybolup gideceksiniz.Eylül sizi çoktan avlamıştır...

Keşke eylül hiç bitmese,uçuk güneşler ve ince bir serinlik doldursa günlerimizi.Yağmurlar böyle ince ince yağsa,kaynamış mısır satıcıları doldursa çarşıları.Ve hep böyle tüy kadar hafif olsa gövdemiz...


Resim


:gulls


bir eylül çocuğu olduğum için beni anlatıyor sanki bu yazı...
eylülün bittiği şu günlerde eylülü şimdiden özleyenlere,
ve eylülü benim gibi sevenlere armağanım olsun..
bu arada Eylülün Dertleri Mavisini Yitirmiş Yaşamak adlı eserden alıntıdır..Ali Çolak...


ZAGROS
Moderator
Moderator
Mesajlar:9466
Kayıt:28 Şub 2007 22:02
Ruh Hali:Huzurlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Koç
Takım:Fenerbahçe

Re: Eylülün Dertleri

Mesaj gönderen ZAGROS » 01 Eki 2008 15:40

Oldum olası sonbaharları sevmedim

paylaşım için teşekkürler lahuti
.:LaHuTi:.
Yönetici
Yönetici
Mesajlar:1226
Kayıt:11 Haz 2008 15:08
Ruh Hali:Yorgun
Cinsiyet:Kadın
Burç:Başak
Takım:Fenerbahçe

Re: Eylülün Dertleri

Mesaj gönderen .:LaHuTi:. » 01 Eki 2008 15:48

ben severim...

yorum için ben teşekkür ederim. :gulls
Cevapla

“Kitaplık” sayfasına dön