Sekstus Empirikus

Filozoflerın hayat hikayeleri ve düşünceleri
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Sekstus Empirikus

Mesaj gönderen Siyabend » 30 Oca 2008 16:13

(M.S. 180 - 250 ?) Sextus Empricus'un doğum ve ölüm tarihleri konusunda farklı görüşler olmasına rağmen M.S. II-III. yüzyıllarında yaşamış olduğu doğrudur. Kendisi bir tıp okuluna bağlıdır. Bilindiği kadarıyla İlkçağda tıp dikkat çekici bir gelişme göstermiştir. Bu dönemde tıp alanında üzerinde tartışılan nokta; hekimin, hastalığın "sebebi"ni mi, yoksa "belirtileri"ni mi bilmesi gerektiği konusudur. Bazı tıp okulları önce insan bedeninin yapısının bilinmesi gerektiğini, daha sonra da hastalıkların bedende nasıl oluştuğunun belirlenmesi gerektiğini öne sürüyordu.

Hastalığa neden olan son sebebi bulduktan sonra, bu hastalığı iyi edecek ilacın aranması, bulunması isteniyordu. Bu görüşe deneyci hekimler, bunların içinde Sextus Empiricus da vardır, karşı çıkmıştır. Onlara göre herhangi bir varsayımdan hareket etmemeli, aksine hastalığın belirtileri hareket noktası olmalıdır. Önce hastalığın belirtileri dikkatle gözlenmeli, sonra da hastalığa şifa verecek ilaçlar üzerinde denemeler yapılmalıdır.

Sextus bir septik değildir. Onun ikinci isminin, Empiricus'un, anlamı gibi, o bir "deneyci"dır. Ona göre her tür bilgimizin zorunlu olarak deneye dayanması ve deney sınırları dışına hiçbir şekilde çıkmaması gerekir. Ancak gözlem ve deneye dayanan açıklama ya da öngörüş, ileride doğru çıkma yeteneği taşır.

Deney dışında kalan tüm varsayımlar, Özellikle metafizik varsayımlar, güven vermeyen bilgileri içerirler. Şu halde yapılacak şey, deney ile elde ettiklerimizi açıklamak ve buna dayanarak da gelecek ile ilgili ölçülü öngörüşlerde bulunmaktır. Bunun dışına çıkan her davranış, yalnızca bir inanç olur.

İnanç ile bilgi uyumlu olamaz. Sextus Empiricus'un bağlı olduğu okulun belli başlı görüşlerini böylece gösterebiliriz. Dikkat edilirse bu okulun Stoacılardan bir çok yönden ayrıldığı görülür; çünkü Stoa'ya göre her tür bilgi sonuçta bir inanca dayanır. Bu dönemdeki okulların, evren ve yaşam konusunda birbiriyle çatışan, üzerlerinde tartışılan görüşleri vardır. Bu felsefe okulları, aynı dünya görüşünü taşıyanların "birliktelik"idir.

Bu okullar bir Yunanlı için, dinin yerini tutacak görüş ve tutumların da bir yansımasıdır. Bu da anlamsız sayılmaz, çünkü sözünü ettiğimiz felsefe okullarının ortaya çıktığı dönem, Yunan ulusal dininin güç ve etkisini artık yitirdiği bir dönemdir. Son olarak ele aldığımız felsefe okulları arasındaki rekabet, M.Ö. I. yüzyılda sona ermiş gibidir.

Bu yüzyıla kadar felsefe okullarının evren ve yaşam konusunda aynı görüşü taşıyan kişilerin oluşturduğu bir topluluk olmasına karşın, M.Ö. 150 yıllarına doğru felsefe okulları artık birer "Üniversite" durumuna gelmeyi başarmışlardır. Yani felsefe okulları, aynı görüşlerde birleşen insanların oluşturduğu bir düşünce toplumu olmaktan çıkmış, genç insanların belli şeyleri öğrenmek için gittikleri birer eğitim kurumu olmuştur.

Özellikle "Roma"lı gençler bu okullara ilgi duymuştur. Varlıklı aile çocukları o dönemde felsefe öğrenmek için Atina'ya gidiyordu. Bu değişim, çeşitli okullar arasındaki karşıtlığın şiddetini yitirmesine neden oldu. Bu değişim sonrasında felsefe alanında "eklektizm" (iktitafçılık-seçmecilik) başladı. Eklektizm denince, tek ve belli bir yönü olmayan, çeşitli felsefe akımlarından gerekli gördüğü şeyleri alarak bir araya toplayan bir felsefe anlaşılır. Söz konusu dönemin asıl amacı, "felsefî miras"ı korumaktır.

Gerçi çeşitli felsefe okulları arasındaki karşıtlık (zıtlık) tümüyle ortadan kalkmadı, yalnızca ikinci plâna itilmiş oldu. Buna karşılık, kaynağı ne olursa olsun -ister Eflâtun'dan, ister Aristo'dan, ister Stoa'dan, isterse Epikürcülük'ten gelsin- felsefî mirasın korunması esas alınmıştı. Bu gelişmeyle ilgili olarak Atina'daki aşırı felsefe akımlarının, özellikle de septisizmin, önemini ve gücünü yitirdiğine tanık oluyoruz. Bu dönemde, Peripatos okulu çerçevesinde yazılmış olup sonraları haksız olarak Aristo'ya ait olduğu söylenen "Evren üzerine" isimli bir eser karakteristik özellik taşır. Çünkü bu eserde Aristo'nun ve Stoa okulunun düşüncelerini birleştirip uzlaştırmak için özel çaba harcandığına tanık oluruz.


Cevapla

“Filozoflar” sayfasına dön