İzlenmeye Değer Bir Film, The Reader

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
İzlenmeye Değer Bir Film, The Reader

Mesaj gönderen Siyabend » 01 Mar 2009 21:27

Yahudi katliamı, farklı bir isimle yeniden beyaz perdede. Nazi toplama kampında 300 Yahudi’nin ölümünden sorumlu tutulan kadın gardiyan Hanna Schimit’in hayat hikayesini anlatan ‘The Reader’ Almanya’da gösterime girdi.

‘Okuyucu’ tıpkı genç bir sevgilinin dudaklarından dökülen bir aşk romanın satırları arasında gizlenmiş sihirli cümleler tadında bir film. İngiliz yönetmen Stephen Daldry de acımasız bir öyküyü aşk, cinselik, dram ve macera gibi temaları yansıtıyor.

Nazilerin Yahudiler yaptığı soykırımı şimdiye kadar birçok filme konu oldu. Birçok yönetmen, bu utanç tabloyu beyaz perdeye yansıttı. Ve sinema seyircisi, usanmadan bıkmadan yıllarca bu konu üzerine büyük bir tutkuyla çok sayıda filmler izledi, izlemeye de, devam ediyor. “Pianist,“ “Hayat Güzeldir“ ve “ Shindler’in Listesi“ gibi filmler bunlardan sadece bir kaçı.

“The Reader“ ise bu filmlerden daha farklı. Bir anlamda, Alman toplumun Yahudi soykırımı üzerine vicdan hesaplaşmasını irdeliyor. Cinsellik ve aşk temalarının içiçe harmanlandığı film, alışagelmişin dışında bir yapıt. Bir uyarlama. Alman yazar Bernhard Sclink’in “The Reader“ (Okuyucu) kitabında uyarlanan film büyük bir çalışmanın ürünü.

GERÇEK BİR ÖYKÜ: THE READER

1950 yılları anımsatan kostümlü insanların koşuşturmasıyla açılan perde, 2. dünya savaşında sonrası Almanya’dan başlayarak, 40 yıllık bir zaman diliminde geçen bir öykü. Yönetmen, filmin ortalarına kadar apocalipsis (Yünanca örtüyü kaldırma) dercesine kitabı okumayanları büyük bir merak içerisinde bırakıyor. Film de, Hanna Schmitz’i canlandıran ünlü oyuncu Kate Winsler, gösterdiği üstün performansla 81’nci Oscar’da “En iyi kadın oyuncu“ ödülü kazanacağı baştan beri sinema yazarlarınca kesindi.

Filmde bayan Schmitz, tramvayda görevli bir biletçidir. Michael Berg (Ralph Fiennes) ise hayatı okul ile ev arasında mekik dokuyarak geçen 15 yaşında bir lise öğrencisi. Bir gün okulda dönen genç Berg, yolda hastalanır, metroda görevli olan orta yaşlı Hanna Schmitz, yardım eder. Günler sonra Berg, vefa borcunu ödemek için bir demet çiçek ile kadını ziyaret eder. Öykü bu ziyaret sonrasında başlar. Her ikisi arasında başlayan ilişki kısa süre sonra yerini aşka bırakıyor. Gelecekte karşılaşacağı olaylardan habersiz olarak kendini Hanna Schmitz’in kolları arasında bulan genç Berg, rüyadadır.

36 yaşındaki Hanna Schmitz her ne kadar yaşı gereği ilişkiye mantıklı ve olgun bir anlam yüklese de, Berg, sanki sevgilisini kaybetse “Benim için dünyanın sonudur“ gibi bir psikolojinin tutkuyla aşkın peşinden koşuyor. Başlangıçta izleyicide Berg’in aşkı bir gençlik tutkusu izlenimleri uyandırsa da, sonraki yıllar da,“ Günümüzde böyle bir aşk kaldımı“ fikri doğuruyor. Yönetmen, bu sahneleriyle de, günümüzde yozlaşmış ve çıkarlara dayalı ilişkilere de ciddi bir göndermeler yapıyor. Bunu filmin ilerleyen bölümlerinde Hanna Schmitz’in ikinci dünya savaşından hemen sonra 300 Yahudi’nin katili olarak, tutuklandığında Av. Michael Berg’in onu yalnız bırakmamasından da anlaşılıyor zaten. Özellikle bu dönemde Yahudi soykırımında çok hassas olan Almanya’da büyük bir iç çatışma yaşayan Berg, yüreğinin peşinde koşması oldukça duygusal bir atmosferin yaratmasına neden oluyor.

GEL GİTLER YAŞAYAN BİR ALMAN GENCİ

Bayan Schmitz, bir gün küçük sevgilisini terk edip habersiz bir şekilde çekip gidiyor. Çılgına dönen Berg, bütün arayışlara rağmen bir türlü sevgilisinin izini bulamaz. Artık genç sevgilinin hayallerinden ardından aşkına okuduğu kitap sayfaların arasındaki sihirli cümleleri vardır.

Berg, bir hukuk öğrencisiyken takip ettiği bir davada Hanna Schmitz’i sanık sandalyesinde görür. Davada Schmitz’in bir Nazi ordusunun gardiyanı olarak, 300 Yahudi’nin ölümü için verdiği yazılı talimat suçundan yargılanma bilgisi daha da arttırır. Sonuçlanan davada diğer gardiyan arkadaşları 5 yıl ceza ile kurtulurken, Hanna Schmitz, okuma yazma bilmediği halde yazılı talimat verdiği gerekçesiyle 20 yıl ceza alır. Ancak ne yazı ki bu gerçek daha sonra ortaya çıkacaktır.

Herkes gibi Berg’te Hanna Schmit’e tepki gösterir, kızgın ve öfkelidir. Ancak her şeye rağmen uzun bir süre akıl ve yüreği arasında gitgitler yaşar. Bir gün Schmitz’i ziyaret girişimde bulunur. Ancak cezaevinin kapısından geri döner.

Uzun yıllar sonra Avukat Berg olarak, okuma yazma bilmeyen Hanna Schmitz’e okuduğu kitaplarda gizli olan o gizemli cümleleri sessi (kaset) aracığıyla gönderir. Yıllar sonra okuma yazma öğrenen Schmitz ile Berg arasındaki ilişki kaset okumalarına ek olarak, mektuplarda eklenir. 20 yıl boyunca bitmeyen, tükenmeyen bu aşk böyle devam eder. Taki Hanna Schmitz’in tahliyesine bir hafta kala Berg ile karşılaşana dek. Umduğu ilgiyi görmeyen Schmitz, intihar ederek hayatına son verir. Geriye vicdanıyla baş başa kalan Berg’i ve bir Yahudi kurumuna bağışlamak üzere bir zarf vefa borcu…

“The Reader“ diğer adıyla (Okuyucu) ile yönetmen Stephen Daldry, Almanya'da gerçekleşen Yahudi katliamına farklı bir pencereden bakıyor.

Filmin Künyesi

Filmin ismi: The Reader( Okuyucu)

Yönetmen: Stephen Daldry

Senaryo: David Hare

Oyuncular: Kate Winsdet, Ralph Fiennes, David Kross ve Bruno Ganz

Sure:119

Türü: Dram


beyazgül
Yönetici
Yönetici
Mesajlar:7631
Kayıt:16 Eki 2006 09:06
Ruh Hali:Yorgun
Cinsiyet:Kadın
Burç:Yay

Re: İzlenmeye Değer Bir Film, The Reader

Mesaj gönderen beyazgül » 02 Mar 2009 11:14

konusu güzel gibi gözüküyor izlemek gerek
Cevapla

“Sinema-Tv-Dizi” sayfasına dön