Nâzım Hikmet'in kaçış hikâyesini anlattığı ve bugüne kadar Rusya Devlet Sosyal Siyasal Tarih Arşivi'nde bulunan bir metin ilk kez gün ışığına çıktı. "Toplumsal Tarih" dergisinin son sayısında, Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mete Tunçay imzasıyla yayımlanan yazıda, Rusya Devlet Sosyal Siyasal Tarih Arşivi'nden alınan ve ilk kez yayımlanan bir belgeye yer verildi.
Nâzım Hikmet'in, 1951'deki kaçış hikâyesini en ince ayrıntısına kadar anlattığı metindeki bazı bölümler şöyle:
"Hapisten çıktıktan kısa bir süre sonra avukatımın adresine Paris'ten, Dünya Barış Komitesi'nden bir telgraf geldi. Beni İngiltere'de yapılacak Dünya Barış Kongresi'ne davet ediyordu. Türk makamları bana pasaport vermeyeceği için gidemeyeceğimi biliyordum. Aradan bir süre geçmişti ki, gerici Türk gazetelerinde bana karşı bir kampanya başladı. O dönem polis takibini artırdı."
Askerlik sorunu nedeniyle ev hapsine alınan Nâzım, sonrasını da şöyle anlatıyor:
Yoldaş parayı getirdi
"Bana pasaport verilmeyeceğinden emin olduğum için ve ev hapsinde bulunduğumdan, parti benim Türkiye'den kaçak çıkmamı kararlaştırdı. Kaçışımı örgütlemek için para gerekliydi. Londra'daki gizli adres sayesinde kendisine bildirilen Sabiha Zekeriya yoldaş vasıtasıyla bunu hallettim. Dünya Barış Komitesi ile temasa geçtim ve Dünya Barış Ödülü'nden bana düşen paranın yarısını bu yoldaşa vermelerini, diğer yarısını adıma bir İsviçre bankasına yatırmalarını rica ettim.
Partideki yoldaşlar daha büyük gizlilik için kaçışımı kendim örgütlememi kararlaştırdı. Kız kardeşimin bana çok bağlı olan, partiye sempati duyan ve polisin ve emniyetin hakkında bir şey bilmediği kocasıyla (Refik Erduran) kaçışımı örgütledik.
Saatte yaklaşık 25-30 mil sürat yapan bir sürat motoru almaya karar verdik. Bu sürat motoru çok pahalı ve bu tür tekneleri genellikle zengin çocukları ya da Amerikalılar kullandığı için, sahil koruma kuvvetleri onlardan daha az şüphelenmekteydi. 17 Haziran günü kaçmayı kararlaştırdım. Sık sık taksi değiştirerek Boğaz'a vardım. Eniştem motorla kimselerin olmadığı o yere geldi ve ben tekneye saklandıktan sonra motoru sürdü.
Boğaz'dan çıktığımızda Plehanov gemisiyle karşılaştık. Beni gemiye alırlarsa Romanya'ya gitmeye karar verdim. Almazlarsa Bulgaristan'a gidecektim. Bordadaki denizcilere yüksek sesle adımı söyledim. Denizcilerden adımı bilen bazıları kaptana kim olduğumu söylemiş. O Köstence'ye telgraf çekmiş ve muhtemelen oradan da Bükreş'e telgraf çekilmiş olacak ki, yaklaşık 1.5 saat sonra beni gemiye aldılar; eniştem geri döndü.
Ben Türkiye'den partimiz için önemli sorunları halletmek ve Dünya Barış Komitesi'nde aktif çalışmak için yurtdışına çıktım. Bu sorunları çözmek için Moskova'ya gitmek istiyorum. Eğer sorunları burada çözebilirsem, Bükreş'te kalırım. Kardeş partilerin ve Dünya Barış Komitesi'nin hizmetinde olacağım."
Nazım Hikmet'in Kaçış Hikayesi
malesef türkiyede, türkiye için çalışıp ayakakbılarının altını delen insanlar önce vurulur sonra kahramanilan edilip devlet nişanı alırlar.talat paşa adnan menders nazım hikme ve en yenisi hrant dink.farklı düşüncelere açık olamadıkça farklı düşnemeyiz.farklı düşünemeyen farklı çüzümler yaratamaz.hep eksikler le yaşar.beni yorumumdur.