Asıl büyük tehlike nedir?

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Asıl büyük tehlike nedir?

Mesaj gönderen Siyabend » 25 May 2007 22:30

Bugün doğal olarak tüm ülke tüm aktörleriyle ilk çatışmaya, asker-sivil gerginliğine dikkat kesilmiş durumda, kilitlenen sistemin nasıl rahatlayacağı, seçimlerin düğümü çözüp çözemeyeceği temel sorular olarak karşımızda…

Ne var ki seçim sonrası ülkenin önündeki tek soru bu olmayacak…

Önümüzde dev gibi bir Kürt sorunu var…

Bu sorun iç siyaset ve iç siyasi dengeler açısından önemli ve belirleyici bir sorun olmaya doğru hızla ilerliyor.

İma ettiğimiz sadece terör hadiseleri değildir.

Ankara Ulus'ta patlamaya ilişkin olarak PKK'dan duyulan yoğun şüphe, dün Şırnak'ta 5 askerin öldürülmesi elbette başlı başına can alıcı, tedirginlik arttırıcı, otoriter eğilimleri besleyici haller…

Ancak sorun bunlar yanında, toplumsal dokuyu, saray ilişkilerini, siyasi eğilimleri altüst edecek derinlikte yeni ve farklı boyutlar içeriyor.

Her şeyden önce Kuzey Irak'taki oluşum ve gelişmeler, siyasi, kültürel, sosyal nitelikli uluslararası bir Kürt alanının oluşumuna işaret ediyor. Doğal olarak bu gelişme Türkiye'nin uluslararası nitelikli bir iç sorunu haline dönüşüyor. Ülkenin bölge politikasını, ittifak ilişkilerini zorluyor.

Öte yandan öfkeli, etnik kokulu bir milliyetçilik dalgası, altan alta gelişiyor, adeta pusuda bekliyor. Ülkenin batısı ve güneyinde yoğun göçle oluşan Kürt toplu yaşam alanları tehlike vadeden birer gerginlik alanı olmayı sürdürüyor.

Ve şimdi Kürtler "saray"a gelmeye hazırlanıyorlar…

Güneydoğu'daki bağımsız adaylıklar için sistem yeni siyasi-hukuki engeller icat etmezse, Türkiye yıllar sonra Kürt sorunun doğrudan temsilcilerini mecliste görecek. Dahası, 25 civarında bağımsız milletvekilinin muhtemelen seçim sonrasında DTP grubunu oluşturmasıyla ilk Kürt partisi TBMM'de yerini alacak.

Denebilir ki Türkiye'de saray tekel altında bir kavga alanı olsa da, temsil sorunun siyaset üzerinden yeni çözüm imkânlarına kavuşması simgeleyen bir durumdur.

Teorik olarak evet…

Ancak unutmamak gerekir ki Türkiye bu konuda 1991 yılında acı bir deneyim yaşadı. Kimi Kürt kökenli milletvekilleri TBMM'de Kürtçe yemin edince soruşturmaya uğramışlar, dokunulmazlıkları kaldırılmış, TBMM kapısında apar topar tutuklanmışlar, 15 yıl ağır hapse mâhkum olmuşlardı.

Kaldı ki Kürt sorununda bugün ana meseleyi bir "temsil krizi" olarak tanımlamak mümkün değildir.

Ana mesele bugün hala "nafile bir mutabakat sorunu"dur, "iki yönlü otoriter siyasi söylem ve siyasi merkeziyetçilik sorunu"dur…

Asli siyasi aktörleri itibariyle iki yönlü milliyetçiliğin kapanına kısılmış bir meseleden söz ediyoruz.

Bir yandan Kürt politikası söylem ve adımlarında çıta "kültürel, sosyal ve politik özerklik" vurgusuyla taviz vermez ve çatışmacı bir dille yükseliyor…

Öte yandan Kuzey Irak karışıklığı derinleştikçe Güneydoğu'daki Kürtlere yönelik baskı artıyor ve bu durum 2000'li yılların başındaki yumuşama politikasını tüm izleriyle ortadan kaldıracak bir gidişata işaret ediyor. Ve Türkiye kendi Kürtlerine yönelik zaten yüksek olmayan tolerans çıtasını biraz daha aşağı çekiyor.

Velhasıl her geçen gün Kürt siyasi ve sosyal alanı iki yönlü askerileşiyor, iki yönlü milliyetçi tepki tarafından kuşatılıyor.

Bu koşullarda demokrasi ve demokratik kurumlar bu çerçevede çatışmada tarafların kullandığı bir araç olmaktan öteye geçemiyor.

Özet: DTP bağımsız adaylarla TBMM'ye girerse ve Kürt politikasının özü değişmezse, bu hamle seçimler sonrası çatışmayı derinleştirecektir…

Umalım ülkenin iki gerilim ekseni Kürt-milliyetçilik sorunu ve asker-sivil/merkez-çevre gerginliği iç içe girmez…

Aksi halde galebe çalan asayiş mantığı olur…

Yine de demokrasi için ve demokratik yolla meydan okumaktan başka yapacak bir şey yok…


Ali Bayramoğlu


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön