Gladyo'yu Kurtarma Mitingi

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Gladyo'yu Kurtarma Mitingi

Mesaj gönderen Siyabend » 24 Nis 2009 13:45

Ergenekon soruşturmasının başından bu yana, bu davayı önemsiz göstermek için gayret sarfedenlere, hedef saptırmaya çalışanlara, bu suçu örgütünü üstü kapalı ve mahcup şekilde savunmaya çalışanlara çok rastladık.



Zaman zaman sinerek, zaman zaman cesaretlenerek bunu hep yaptılar.

Ama işi bu kadar ileri götüreceklerini; artık bütün korkunçluğuyla deşifre olmuş bir suç örgütüne destek mitingi yapacak kadar gözü dönmüş bir noktaya geleceklerini tahmin edemezdik doğrusu...

Sonunda bu da oldu.

ADD ve ÇYDD'nin başını çektiği çeşitli sivil toplum örgütleri 17 Mayıs'ta Ankara Sıhhiye Meydanı'nda "Ergenekon Soruşturmasını protesto etmek için" miting düzenliyor.

Böylece Türkiye, Gladyo'yu korumak için sivil toplum örgütlerinin sokağa döküldüğü tek ülke olarak tarihe geçecek.

Sadece onlar için değil, Türkiye için de ne büyük utanç...

14 Nisan 2007'de, yani 1. dalga Cumhuriyet Mitingleri öncesinde mitinge katılmayı düşünenlere Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in Günlük'ünde yazılanları hatırlatmış ve şöyle demiştim:

"Hatırlayın, ne deniyordu, o günlükte:

'Kendimize göre bir eylem planı yapmaya karar verdik. Önce basını

ele geçirmeye çalışacaktık. Bu nedenle ben M.Ö.'yü davet edecektim. Sonra rektörlerle temas edip öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik. Sokaklara afiş astıracaktık. Dernekler ile temas edip, onları da hükümet aleyhine teşvik edecektik. Bütün bu olayları yurt çapında yapacaktık. Yukarıdakiler Sarıkız olarak anılacaktı.'

Ne tasadüftür ki, yürüyüşün tertipçisi, aynı zamanda Günlük'te "darbe hiç aklından çıkmıyordu" şeklinde tanıtılan eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur...

Bu tablo, bu yürüyüşe katılmayı düşünenlerin iki kere düşünmelerini gerektiriyor."

14 Nisan 2007'de "Cumhuriyet Mitingleri"ne katılanların mazeretleri vardı diyelim. Ergenekon soruşturması henüz başlamamıştı, örgüt bugünkü gibi deşifre olmamıştı. Birçok katılımcı neye alet olduğunun henüz farkında değildi.

Peki ya bugün?

Miting kararının açıklanmasıyla aynı gün toprak altından yeni lav silahları, C-4 patlayıcılar, roket atarlar, el bombaları çıkıyorsa...

Yeraltından ordu malı silahlar çıkması artık şok bile yaratmayacak kadar sıradanlaşmışsa...

Güneydoğu'daki binlerce cinayetin faillerinin hiç de meçhul olmadığı işaret edilen her yerden çıkan insan kemikleriyle ortaya çıkmışsa...

Danıştay baskını başta olmak üzere her biri birbirinden tüyler ürpertici birçok provokasyon eyleminin Ergenekon bağlantısı ortaya dökülmüşse...

Darbeci generallerin kasetleri ordu içinde fink atan darbeci kliklerin bütün faaliyetlerini su yüzüne çıkarmışsa...

Ve bütün bunlar dalga dalga ilerleyen bu soruşturma sayesinde olmuşsa...

Bu soruşturmayı protesto için miting yapmak, demokratik rejime ihanet değilse nedir?

* * *

Evet, bu defa artık her şey ortada...

Somut kanıtlarıyla, tanıklarıyla, ses bantlarıyla, gazeteci günlükleriyle rezalet ortaya döküldü. Herkes Türkiye'nin başına örülmek istenen çorabı bütün ayrıntılarıyla biliyor.

Ergenekon davasını baltalamak isteyenlerin başından beri bütün bu olup biteni "Ak Parti'nin muhalefeti yok etme girişimi" gibi gösterme gayretleri içinde olduğunu biliyoruz.

Bu çevrelerin şu anda Türkan Saylan gibi kamuoyu tarafından sevilen bazı isimlerin Ergenekon kapsamında soruşturulmasından cesaret aldıkları belli. Kamuoyundaki bu duyarlılığı kullanarak halkı suç örgütüne yataklığa çağırıyorlar. Artık iyice köşeye sıkışan derin devleti kurtarmak için bir kez daha kitleleri kullanmaya çalışıyorlar.

14 Nisan yürüyüşlerinde bir ölçüde başarılı oldular.

Ama bu defa durum farklı.

17 Mayıs mitingine katılacakların artık hiçbir mazereti yok.

O mitinge katılacak herkes, açıkça ve inkar edilemez bir biçimde demokrasiye karşı Gladyo'nun safında yer almış olacak. Türkiye'nin yaşadığı tarihi "glasnost" sürecinin karşısına dikilmiş olmanın tarihi sorumluğunu taşıyacak. İşkenceci katillerle, provokatörlerle, suikastçılarla suç ortaklığı yapmış olacak.

Ve hiç birinin yarın öbür gün çocuklarına "Ben ne olup bittiğini fark edememiştim" deme şansı olmayacak.

Gülay GÖKTÜRK - BUGÜN


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön