Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
Ömrünü zamana yayma meselesi şu yaşamak dediğin. Telaşsız, ağır ağır, okkalı bir nefes çekmek gibi tütünden. Hiç acele etmeden. Küçük şehirlerin çarşı esnaflarının mütevekkil rahatlığında, ömrünü zamana yaymak, dakikaları, saatleri, günleri, ayları hatta yılları harcamak, kaygılanmadan.
Olsuncu, yorgun bir kumaş tezgahtarının gülümsemesinde, kaçak çay, tütün satıcılarının para keselerinde, seyyare taze Antep fıstıkçılarının fıstığa boyalı parmaklarında, bakırcıların avuçlarının içinde, çarşılarda eğilmiş sırtlarıyla vav harfi gibi dolaşan hamalların omuzlarında gördüm o ömrü zamana kırdıran hengameyi.
Birkaç haftadır İstanbul dışındaydım, iş gezisi aslında ama, ben hakkıyla gezemedim, iş oldu sadece. Uzunca bir yay çizdim doğu ve güneydoğu taraflarında. Malatya, Elazığ, Bingöl, Tatvan üzerinden, gölün kuzeyinden dolaşarak Van'a, oradan da Hakkari, Şırnak ve Siirt'i ve dahi Kurtalan'ı geçip Batman, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Adıyaman; ardından Maraş cihetiyle Kayseri, Yozgat, Kırşehir.
Bir şehir değil sanki bir krallıktı, arkamda akşamın heybetli gölgeleriyle bıraktığım. Hatta bırakmadım, aynada asılı kaldı sureti, yürüdü arkamdan geldi benimle Mardin, İstanbul'u görmeye. Kırk dakika kadar dolaşabildim medresesinde, çarşısında, bir buçuk metre enindeki taş koridorlarında Kayseriye Pasajı'nın. Göz göz kubbelerden dükkanlarıyla terziler, kasaplar, hırdavatçılar, tuhafiyeciler, kumaşçılar, baharatçılar.
Neşeli çığlıklarıyla binyıllık sokakları inleten çocukları doğrusu garipsedim Mardin'de. Sanki burada, taş evlerin arasında fısıltı gibi dolaşan o eski sokaklarda bembeyaz sakallı, bastonlu yaşlılar gezmeliydi, benimle aynı dili bile konuşmayan. Anadolu'da şehirler hep bir vadide, bir dağın eteğinde kuytulukta, nehir kenarlarında, yeşili bol bir düzlükte kuruludur. Bir ovanın başındaki epey yüksekçe bir tepeye konmuş, sanki o ağır, kocaman kanatlarını birden açıp da havalanacakmış gibi duran dev bir masal kuşu gibiydi oysa Mardin. Kızıltepe'ye inip Urfa yoluna sapınca, dönüp dönüp baktım arkamda kalan o gövdesi taşlarla örülü devasa kuşa...
Birkaç pantolon, gömlek, iki çift ayakkabı, havlular, diş macunu ve traş takımlarıyla beraber kentli bir telaş ve büyükşehir nobranlığını da getirdiğimi anladım Gümrükhan'a girince Urfa'da.
Balıklı Göl'e doğru yürürken 14-15 yaşlarında, çakır gözlü bir çocuk sokuldu yanıma; "Abi ben seni gezdireyim Urfa'yı, turizm gönüllüsüyüm, bak belgem de var" dedi, boynuna astığı kartını göstererek. "Yok sağol, yarım saat gezip gidicem, işim var" dedim. "Olsun abi" dedi, bir yandan da anlatıyordu Urfa'yı, çarşısını, tarihini. "Sağol" dedim "Gerek yok, hem ben yalnız gezmeyi severim" Balıklı Göl'e doğru yürüdüm, İbrahim peygamberin doğduğu mağarayı gezdim, dışarı çıktım, döndüm yürüyorum nereye gideceğimi biliyormuş gibi.
"Abi abi o tarafta bir şey yok, yanlış gidiyorsun" diye seslendi arkamdan biri. Biraz önce ayrıldığımız o çakır gözlü çocuk, yani İsmail. "İyi peki" dedim "Gel hadi". Anlatmaya başladı hemen, "İşte şu yukarıdan, kaleden ateşe atıldı İbrahim peygamberimiz, buraya düştü, gölün bu kısmına, sonra Nemrut'un kızı da inanınca İbrahim peygambere, onu da attırdı ateşe, o da şuraya düştü, şurada şifalı su var, gelmişken iç, bir bidon alıp eve de götürebilirsin, burada da........"
Sarı bıyık tüylerinde boncuk boncuk ter birikiyordu konuştukça, isotu, çayı, fıstığı meşhurdu Urfa'nın, ne yapmak isterdim ben, kaleye çıkar mıydım, nar ekşisi almak ister miydim, vaktim var mıydı, varsa başka yerlere de gidebilirdik.
Hep bu geç kalma endişesi, ah bu zamanın kısalığı, pantolonlara vakit cepleri diksin analar, çıkarıp çıkarıp içinden harcayalım bol bol. Gümrükhan'a gittik İsmail'le. Eski, taş bir avluda iskemleler, orta karar bir gürültü, kahvemsi ılık bir koku, küçük masalarda simsiyah çaylar. Poşular, şalvarlar, yorulmuş, yanmış, devrilmiş, kalkmış yüzler. İkişer çay çektik İsmail'le, "Ne kokuyor burada" dedim, "Mırra abi" dedi. Birer tane de mırra yuvarladık. Kalktık çarşıyı dolaştık biraz daha, acıktık birer de kebap patlattık ayıptır söylemesi. "İsot, çay istersen buradan, beni ara, ben yollarım sana" dedi İsmail, ayrılırken.
Tatvan'a girerken sarı, huysuz topraklar, ağaçsız tepeler arasından birden beliren masmavi neşesiyle Van gölü, Ahlat'ta göl kıyısında çamaşır yıkayan kadınlar, çocuklar, Hakkari'nin ne yana dönsen başdöndüren yüksek kayalıkları, uzakta sanki çocukluğum geçmiş gibi duran Kurtalan, duman dumana kebapçılarla Diyarbakır, hasat zamanı saman sarısı yolllar, dereler, köprüler, evler, köyler...
Kalabalık bir ailenin horlanarak büyütülmüş küçük sevimli çocuğunun başını şöyle bir okşayıp da evin huysuz, üçkağıtçı, yaygaracı abisine, İstanbul'a döndüm sonunda.
Burada biz, biraz daha rahat ve hatta çok yaşayabilmek için ömürler çalmaya çalışıyoruz hayattan, orada ömrünü zamana bırakıyor, 'Al ne yaparsan yap' dercesine harcatıyor insanlar..
Ömer Sercan
Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
-
- Banned
- Mesajlar:1042
- Kayıt:24 Şub 2007 19:20
- Ruh Hali:Kızgın
- Cinsiyet:Erkek
- Burç:Terazi
- Takım:Galatasaray
-
- Başçavuş
- Mesajlar:118
- Kayıt:10 Eyl 2007 15:13
- Ruh Hali:Mutlu
- Cinsiyet:Erkek
- Takım:Beşiktaş
Re: Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
çok güzel bir paylaşım olmuş.mardin gerçektende k.tepeden bakıldığında havalanacak bir kuş gibi görünüyor özellikleded geçeleri çok güzel görünüyor.gidip görmek lazım.
-
- Albay
- Mesajlar:7106
- Kayıt:16 Eki 2006 11:37
- Ruh Hali:Yorgun
- Cinsiyet:Erkek
- Burç:Balık
- Takım:Fenerbahçe
Re: Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
cok duygulandım pısmam
tesekur ederim :gulls
tesekur ederim :gulls
-
- Banned
- Mesajlar:1042
- Kayıt:24 Şub 2007 19:20
- Ruh Hali:Kızgın
- Cinsiyet:Erkek
- Burç:Terazi
- Takım:Galatasaray
Re: Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
ben teşekkür ederim pısmam ne demek güzel şeyler paylaşılmak içindir. :(Be meğne) :
En son Ehmede_Omeri tarafından 05 Eyl 2008 09:27 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
-
- Albay
- Mesajlar:7106
- Kayıt:16 Eki 2006 11:37
- Ruh Hali:Yorgun
- Cinsiyet:Erkek
- Burç:Balık
- Takım:Fenerbahçe
Re: Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
güzel şeyler paylasıldıkça güzel olur demek ıstedin sanırım :disss
-
- Banned
- Mesajlar:1042
- Kayıt:24 Şub 2007 19:20
- Ruh Hali:Kızgın
- Cinsiyet:Erkek
- Burç:Terazi
- Takım:Galatasaray
Re: Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
yaw pısmam ne iğrençsin lo kalbin kötülükleden arınmayacak hale gelmiş tahminimce. nerden çıkarıyorsun bunları neyse, Be meğne ekledim oldumu?
- Siyabend
- Belawela Muhtarı
- Mesajlar:19658
- Kayıt:15 Eki 2006 12:05
- Ruh Hali:Mutlu
- Cinsiyet:Erkek
- Burç:Kova
- Takım:Galatasaray
Re: Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
güzel paylaşım için teşekkürler
-
- Banned
- Mesajlar:1042
- Kayıt:24 Şub 2007 19:20
- Ruh Hali:Kızgın
- Cinsiyet:Erkek
- Burç:Terazi
- Takım:Galatasaray
Re: Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
eyvallah abi
Re: Kızıltepe'den çıkarken dönüp baktım Mardin'e..
okurken kendimde oradaymış yaşamış gibi hissettim...
çok güzel tasvir etmişsin ellerine sağlık
çok güzel tasvir etmişsin ellerine sağlık