‘Erdoğan ve Öcalan Seçim Yarışına Girdi’

Ünlülerle yapılmış röportajlar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
‘Erdoğan ve Öcalan Seçim Yarışına Girdi’

Mesaj gönderen Siyabend » 29 Ağu 2009 18:20

“Öcalan, hapisten çıkarılma tarihini öne çekmek için barışı hızlandırıyor. Onun kafasından serbest bırakılmak ve rahatça siyaset yapmak geçiyor. Bir gün bu olacak.”

“İşi askerle çözmek isteyen Apo, Ergenekon operasyonu başlayınca değişti. Şimdi Ergenekon savcısıyla görüşmek istiyor. “Ergenekoncu komutanlarla neler konuştum, bunu açıklayacağım” diyor.”

“Erdoğan, istese de istemese de aslında Abdullah Öcalan’la bir diyalog başlattı. AKP’nin Kürt açılımı girişimi, düpedüz Öcalan’ın yol haritası girişimine bir cevaptır.”


* * *

NEDEN: ENVER SEZGİN
Türkiye, hükümetin ve Öcalan’ın Kürt sorununu çözmek için ortaya koyacakları önerileri bekliyor. Bu önerilerin neler olacağı, Türkleri ve Kürtleri birarada memnun edip etmeyeceği tartışılıyor. Hangi adımların atılmasının çözümün ve barışın olmazsa olmaz şartı olduğu, Ankara’da AKP hükümetinin ve İmralı’da Abdullah Öcalan’ın peş peşe açıklayacakları önerilerin PKK’nın silah bırakmasını sağlayıp sağlamayacağı her kesimde değerlendiriliyor. Bu ülkede bugüne dek nelerin yapıldığı ve yaşandığı tekrar hatırlanarak, bundan sonra neler yapılırsa Kürt sorunu gerçekten çözülür, silahlar tamamıyla devreden çıkar ve barış ortamı nihayet kurulur diye düşünülüyor. Öcalan’ın barış sürecindeki rolü ne olur, bu yeni başlayan süreçte devlet Öcalan’la diyalog kurar mı, toplum Kürt sorununun demokratik yoldan çözülmesine, savaşın bitmesine ve barışın kurulmasına hazır mı soruları herkesin aklını meşgul ediyor. Biz de bütün bu soruları önde gelen Kürt aydınlarından yazar Enver Sezgin’le konuştuk. Geçmişte yasadışı Türkiye Komünist Partisi üyesi olan, daha sonra Sosyalist Birlik Partisi ile Yeni Demokrasi Hareketi’nin kurucuları arasında yer alan Enver Sezgin, 12 Eylül döneminde on yıl kaçak yaşadı ve Batman Bolşoy isimli kitabında Kürt sorununu ve Türkiye’deki solculuğu anlattı. Enver Sezgin’in son olarak Mustafa Akyol’la yaptığı söyleşi kitabı, Çözümün Şafağında Kürt Sorunu adıyla yayımlandı.

* * *

NEŞE DÜZEL: Hükümet yeni bir Kürt açılımı için hazırlanıyor. Siz, bu açılımın sonuçlarından umutlu musunuz?

ENVER SEZGİN: 2005’e göre daha umutluyum. Hatırlayın... 2005’te Başbakan Tayyip Erdoğan Diyarbakır’a gidip, “Kürt sorunu vardır” diyerek çözüm için demokratik bir adım atmak istemişti. Ama arkasında, bırakın Kürtleri kendi milletvekillerini bile bulamadı.

Kürtler ve AKP, Erdoğan’ın açılımını bugün desteklerler mi peki?

AKP hükümeti, bugün Kürt meselesinin çözümüne her zamankinden daha yakın duruyor. Bunun sebebi de 2005’ten bu yana kamuoyu çok olgunlaştı, belli bir demokratik birikime ulaştı. AKP’li milletvekilleri de buna paralel geliştiler. Onların da Kürt sorunuyla ilgili bilinç düzeyleri arttı.

Ayrıca şu var. Bu ülkede, sadece AKP değil herkes, ancak zorlandığında, sıkıştığında sorunları çözmeye kalkışıyor. Abdullah Öcalan 15 ağustosta barış için bir yol haritası açıklayacağını duyurdu. AKP hükümeti Öcalan’ın bu ‘yol haritası’ girişimine kayıtsız kalamazdı. Nitekim hemen o da bir Kürt açılımı yapacağını açıkladı. Şimdi AKP Öcalan’dan hemen önce veya hemen sonra adımlar atacak.

Hükümetin, Kürt sorununu çözmek neler yapması gerekir sizce?

Silahların susturulması için Öcalan’la görüşmesi lazım önce. Çünkü ancak Öcalan silahları susturabilir. Hükümetin, Kürtlerin hakları için ise bir yerlerle pazarlık yapmasına gerek yok. Çünkü bunlar vatandaşlık haklarıdır ve Kürtlere de tanınması gerekir. Eğer sen hükümetsen ve Kürtleri de bu ülkenin vatandaşı olarak görüyorsan, vatandaşların haklarını tanımak senin sorumluluğundur. Hayata geçirilmesi gereken ilk vatandaşlık hakkı da Kürtçe eğitimdir. İspanya’nın Bask ve Katalan bölgelerinde ne yapılıyorsa, AKP hükümeti de onu yapmalıdır.

İspanya’da ne yapılıyor?

Katalan ve Bask bölgelerinde okullarda çocuklara kendi dillerinde eğitim veriliyor. Bu arada onlara İspanyolca da öğretiliyor. AKP’nin Kürt açılımının gerçekten bir açılım olabilmesi için Kürtçe eğitim meselesinin mutlaka bu pakette ele alınması gerekiyor. Türkiye’de milyonlarca Kürt var ve bu milyonlarca Kürdün kendi dilinde eğitim görememesi büyük demokrasi eksikliğidir. Üniversitelerde Kürt dili kürsülerinin kurulması Kürtçeyle ilgili sorunu çözmez. Esas sorun Kürtçe diliyle eğitim yapan okulların açılmasıdır. Ama AKP en azından işe, okullarda Kürtçe dilinin öğretilmesini serbest bırakarak başlayabilir. Çünkü Kürtçe eğitim meselesinin çözümü aşamalı olarak gerçekleşecek bu ülkede.

Sizce AKP’nin başka hangi adımları atması gerekecek?

Kürt meselesinin çözümü için bu aşamada öne çıkan dört konu var. Bir, silahların bırakılması. İki, Kürtçe eğitim. Üç, adları değiştirilen yerleşim birimlerine tekrar eski adlarının verilmesi. Dört, koruculuğun kaldırılması. Hükümet bu konularda adım atmazsa, açılım açılım olmaktan çıkar. Başbakan kendi bölge milletvekilleriyle görüşecek. Onlar da Erdoğan’a bunları yapmasını söyleyecekler. Bu önemli adımlar atıldığında Kürt sorunu çözülmez ama çözümün önü açılır.

Kürt sorunu tamamıyla nasıl çözülür peki?

Anayasanın değiştirilmesi gerekiyor. “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür” cümlesinin anayasadan çıkarılması gerekiyor. Bu cümlenin yerine Türkiyeli kelimesini koymaya, alt kimlik üst kimlik aramaya da hiç gerek yok. Herkes kimliği neyse bu ülkede öyle yaşasın. Anayasa, insanların etnik kimliğiyle ilgili bir tarif yapmasın. Sorunu bu çözer işte.

Sizin gibi düşünen Kürtlerin sayısı çok mu? Bildiğim kadarıyla DTP, Türk kimliğinin yanında Kürt kimliğinin de anayasaya, bu cumhuriyetin kurucu unsuru olarak girmesini istiyor.

Bazı DTP’liler bunu istiyorlar ama Öcalan bugüne dek hiçbir açıklamasında Kürt kelimesinin anayasaya konulmasını istemedi.

Peki, AKP hükümeti bütün bu söylediklerinizi yapabilir mi?

Bugünkü görünümüyle yapamaz ama AKP son yerel seçimlerde Kürtlerin oyunun çantada keklik olmadığını gördü. Tayyip Erdoğan, sorunun sadece ekonomik tedbirlerle çözülemeyeceğini, Kürt meselesinin önemli ölçüde bir kimlik meselesi olduğunu nihayet anladı. AKP hükümeti, şimdi anladığım kadarıyla, Kürt açılımı adı altında eve dönüş yasasında bazı değişiklikler yapacak. Yerleşim birimlerine eski adları verilecek. Koruculuğun kaldırılması için adımlar atılacak. Çünkü Başbakan geçen gün, İçişleri Bakanlığı’na bazı çalışmalar yapması için talimat verdiğini açıkladı. Bu saydığım üç konu da İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluğunda olan konular.

Hükümet bu adımları attığında PKK silahlarını bırakır mı?

Bırakmaz. Hükümetin aracılarla veya aracısız olarak Öcalan’la görüşmesi gerekiyor. PKK’ya silahlarını ancak Öcalan bıraktırabilir. Zaten Öcalan da “hükümet aracı olarak DTP’yi veya yurtdışındaki PKK örgütlerini ya da âkil adamları kullanabilir” diyor. En doğrusu ise aracılar yerine Öcalan’la görüşmektir. Öcalan’la görüşme hükümet düzeyinde olmayabilir. Erdoğan’ın atayacağı bir kişiyle yapılabilir. Öcalan bunu kabul eder çünkü “2002’den beri kimse benimle görüşmüyor” diyerek avukatları aracılığıyla sürekli şikâyet ediyor. Son birkaç aydır da Başbakan’a iyi niyet mesajları gönderiyor.

Öcalan, avukat görüşmelerinde ne diyor?

“Erdoğan’ın iyi niyetli olduğuna inanıyorum” diyor. Oysa Öcalan, AKP 2002’de iktidara geldiğinde Erdoğan’la ilgili sert açıklamalar yapıyordu. Çünkü bu işi askerlerle çözeceğine inanıyordu. Ergenekon operasyonu başladıktan sonra Öcalan değişmeye başladı. Nitekim 2008’de yaptığı bir avukat görüşmesinde Ergenekon sanığı generallerden söz etti. “Hurşit Tolon ve diğerleri buralarda (yani, İmralı’dan sorumlu olan yerlerde) görev yaptılar. Bunların birkaçı gelip benimle görüştüler. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu’nun adamları da geldi. MİT Müsteşarı da geldi, benimle görüştü” dedi. Bir başka avukat görüşmesinde ise “Ergenekon’dan tutuklu Atilla Uğur da geldi benimle görüştü. O sıralarda albaydı. Bana, ‘Hem Genelkurmay hem de Başbakan Ecevit adına seninle konuşuyorum’ dedi. 2001 yılında kendilerini devlet olarak görenler ve benimle devlet adına görüşenler bugün cezaevinde yatıyorlar” dedi Öcalan.

Ergenekoncular Öcalan’dan ne istemişler?

Ergenekon’un PKK’yi kendi amaçları için kullanmak istediği ve İmralı’daki bütün görüşmelerin amacının bu olduğu anlaşılıyor. Nitekim Öcalan, “Bunlar beni kandırmaya çalıştılar. Ama ben PKK’yi kullandırtmadım” diyor. Ama Öcalan bir şey daha söylüyor. “PKK’nin içine sızmalar var” diyor. Değişik dönemlerde PKK’nin içine Ergenekon ve benzeri örgütlerle bağlantılı birtakım insanların sızdığını açıklıyor. Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün İmralı’ya gelip kendisiyle görüşmesini istiyor. “Ergenekoncularla neler konuştum, onları açıklayacağım” diyor.

Öcalan Ergenekon davası için tanıklık mı yapmak istiyor?

Evet, tanıklık yapmak istiyor. Ergenekon savcıları bu konuda ne yaptılar bilmiyoruz. Ergenekoncuların Öcalan’la İmralı’da yaptıkları görüşmelerin kayıtları vardır. Acaba savcılar bu metinleri istediler mi, ya da istedilerse ulaşabildiler mi?

Kürtler hükümetin açılımından ümitli mi?

Kürtlerde iyimser bir hava hâkim. Çünkü silahlı mücadelede bu ülke yolun sonuna geldi. Türkiye’nin silahlı mücadelede deneyebileceği hiçbir yöntem kalmadı. Sınırötesi harekâtlar, faili meçhul cinayetler denendi. Ayrıca Türkiye’deki kamuoyu da sivil çözüm konusunda belli bir demokratik olgunluğa ulaştı. AKP hükümetinin cesur adımlar atarak bu iyimser havayı değerlendirmesi, çözümler getirmesi gerekiyor. Zaten son avukat görüşmelerinde Öcalan, “Erdoğan adım atsın, ben üstüme düşen görevi yaparım” diyor.

Kürt sorununun çözümü için Apo da 15 ağustosta bir yol haritası açıklayacak. Neler önermesini bekliyorsunuz?

Öcalan silahların bırakılması için bir yol haritası çizecek. “Şunları devlet yapsın, şunları PKK yapsın” diyecek. Aslında Öcalan bunları daha önce önerdi. Öcalan avukat görüşmelerinde bugüne kadar her şeyi söyledi. Söyleyeceği pek yeni bir şey yok. Söyleyebileceği tek yeni şey “Ben silahı tamamen bıraktım” demektir. Onu da söylemeyecek. Silahların bırakılması için şimdi eski söylediklerini tekrarlayacak büyük ölçüde.

Silahların bırakılması için Öcalan neler önerecek?

Devletle PKK arasında ateşkes yapılmasını, demokratik bir anayasanın hazırlanmasını, Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun kurulmasını, Kürtçe eğitim hakkının tanınmasını, dağdan inenlere siyaset yapma özgürlüğünün sağlanmasını, koruculuğun kaldırılmasını ve Âkil Adamlar Kurulu’nun oluşturulmasını isteyecek. Ayrıca dağdakilerin inmesini kolaylaştıracak bir yasal değişiklik önerecek ve bunun adına af demeyecek.

Hakikatleri Araştırma Komisyonu neyi araştıracak?

“Biz niye dağa çıktık, niye silaha başvurduk, bunları araştırsınlar. Bize karşı işlenen faili meçhul cinayetler, yapılan saldırılar ortaya çıkarılsın, ne oldu ne bitti açıklansın” diyecek. Kendi örgüt içi infazlarından tabii ki bahsetmeyecek. Öcalan dağdan inmek ve silahları bırakmak için iki aşamalı bir plan önerebilir. İlk aşamada ‘silah kullanmamak’ için koşullar öne sürebilir. İkinci aşamada da ‘silahları tamamen bırakmak’ için ilave koşullar getirebilir. Bunun için demokratik bir anayasa hazırlanmasını, vatandaşlık tanımının değiştirilmesini isteyebilir. Ama Öcalan bu yol haritasını sunarken evvela güçlerini sınır ötesine çekmeli ve artık silah kullanmayacağını açıklamalı. Yol haritasına böyle başlamalı.

Apo’nun önerileri ya da direktifleri PKK’nın dağ kadrosu üstünde ne kadar etkili olacak?

Çok etkili oluyor.

PKK, Apo’nun bütün emirlerine uyar mı?

Genel olarak emirlerine uyuyorlar. Ama bazen hayat, PKK’nin Apo’nun emirlerine uymasına el vermiyor. Mesela geçmişte Öcalan, PKK’ye Barzani’ye karşı mücadele etmesini önermişti. Bu, pratik olarak mümkün değildi ve PKK o öneriye uyamadı.

Bir barış olması için iki tarafın da bazı tavizler vermesi gerekecek. Tavizlerle ilgili olarak iki kamuoyunda da hoşnutsuzluklar yaşanabilir. Apo’nun Kürt halkı üstündeki etkisi tam olarak nedir?

DTP’nin aldığı oy Apo’ya olan desteğin boyutunu büyük ölçüde ortaya koyuyor. DTP’ye oy veren ve ona sempati duyan Kürtler için Apo, 1984 yılında silahlı bir eylem başlatmış, belli ölçülerde devlete karşı savaşmış ve bu savaşı bugüne kadar sürdürmüş bir liderdir. Ve Öcalan’a bağlı olan kesim, gerçek anlamda ona bağlıdır. Mesela bölgede herhangi bir Kürt şehrine gidin ve orada 25 yaşındaki PKK’li bir genç kızın DTP içindeki gücünü görün! Bu Kürt kızının Öcalan’dan ötürü büyük bir gücü vardır. Çünkü o, Öcalan’ın sadık kitlesidir. Öcalan’ı destekleyen daha çok kadınlar ve gençlerdir. Demek ki Öcalan kadınlara ve gençlere daha iyi hitap ediyor. ,

PKK dışındaki diğer Kürt liderler Apo’nun önerilerini destekler mi?

Eğer önerileri gerçekçi olursa, diğer Kürtler de onu destekler. 15 ağustosta açıklayacağı yol haritasında, bundan böyle silah kullanmayacaklarına dair bir açıklama yaparsa büyük destek görür. Öcalan 1999’da silahlı eylemlere son verme çağrısı yapmış ve silahlı birliklerini Türkiye dışına çıkarmıştı. Ama hükümet hiç adım atmamış ve bu çatışmasızlık hali ancak 2004 yılına kadar sürebilmişti. Eğer Öcalan bu adımı tekrar atarsa, bu kez farklı sonuç verir.

Nasıl bir sonuç verir?

Hükümet de adımlar atar. Çünkü bugün kamuoyu Kürt meselesinin barışçı çözümünü istiyor.

PKK’lılar hangi şartlarla dağdan inerler?

Genel af yapmak şart. Bir de Öcalan’ı ikna etmek lazım. Öcalan her seferinde “önemli olan benim özgürlüğüm değil, önemli olan halkın özgürlüğü” diyor ve dağdan inmenin şartı olarak kendisinin serbest bırakılmasını şart olarak öne sürmüyor. Çünkü kendisinin dışarı çıkarılmasıyla ilgili koşulların henüz olgunlaşmadığını biliyor. Öcalan, ortam yumuşadıkça, barışçı adımlarla çözüm süreci ilerledikçe kendi özgürlüğünün, hapisten çıkarılmasının gündeme geleceğini biliyor. Öcalan, hapisten çıkarılma tarihini öne çekmek için barışı hızlandırmak istiyor. Bence Öcalan’ın kafasından serbest bırakılmak ve rahatça siyaset yapmak geçiyor. Bir gün bu olacak.

Ne olacak?

Öcalan serbest bırakılacak. Biz onu cezaevine dün girmiş kabul ediyoruz ama o, on buçuk yıldır ağır şartlarda içeride. Cezaysa cezasını çekiyor. Beş yıl sonra Türkiye’de koşullar farklı olacak. O zaman Öcalan’ı salmak gündeme gelebilir. Bu konu, gündeme gelecektir de... O zaman kendi kurdurduğu DTP’nin başına mı geçer, başka bir parti mi kurar, parlamentoya mı girer şu anda kestirmek güç.

Ankara Öcalan’la görüşmeden tek taraflı olarak çok iyi koşullarda bir genel af ilan etse, PKK’lılar dağdan inmezler mi?

Öcalan’ın tutumuna bakarlar. Öcalan “bu iyi bir adım” derse inerler. Demezse, inmezler. Öcalan’ı ve PKK’yı dikkate almadan sorun çözülemez. Nitekim Erdoğan’ın Kürt açılımı yapılacağını söylemesi, Öcalan’ı dikkate aldığı anlamına geliyor. Şu anda Öcalan ve AKP, Kürt meselesinin çözümü için kendi yol haritalarını hazırlıyorlar. Aslında AKP’nin Kürt açılımı girişimi, Öcalan’a bir cevaptır. Tayyip Erdoğan, Kürt açılımı lafıyla, Öcalan’la bir diyalog başlatmış oldu. Çünkü Başbakan bu açılımla aslında Öcalan’a, “bizim görüşümüz budur” diyor. Sonra Öcalan da bu açılımın kendisini tatmin edip etmediğini açıklayacak zaten. Aslında şu da var. İkisinin de kaygıları aynı.

Neden kaygılanıyorlar?

İkisi de oylarını arttırma peşindeler. Çünkü ikisi de Kürtlerin savaşın bitmesini istediğinin, iki yıl sonraki seçimlerde savaşa değil, barışa oy vereceğinin farkındalar. AKP ve Öcalan şimdiden seçimlere hazırlanıyorlar. Seçim sürecine ve yarışına aynı anda girdiler. Kim çözüme daha çok katkıda bulunursa, seçimlerde Kürtlerin oyunu onun alacağını biliyorlar. Kürt sorununu çözen bir AKP seçimlerde uçar.

PKK’ya dönersek... Dağda kalmak için direnen kadrolar çıkar mı?

Yorgun düştüler onlar da. Çoğunluk dağda kalmak için direnmez. Sadece küçük bir fanatik kesim direnebilir. Ama af, sadece yasa çıkarıp ‘dağdan indiğinde seni hapse atmayacağım’ demek de değildir. Dağdan ineceklerin günlük hayatlarını sürdürmeleri için, onlara güvenli yaşam koşullarını hazırlamak, iş bulmak, siyasete girme imkânını da sağlamak gerekir. Kürt sorunu dağdakilere af çıkarmadan çözülemez ama sadece dağdakilere af çıkararak da çözülmez. Başka adımlar atılmazsa bizi başka tehlikeler bekler.

Ne gibi tehlikeler bekler?

1985’lerden beri, özellikle de 1990’larda yüz binlerce insan yerlerinden yurtlarından edildi, üç binden fazla köy boşaltıldı. Bu insanlar, büyük kentlere göç ettiler. Kimlikleri nedeniyle baskı gördüler, işsiz, evsiz, topraksız, mesleksiz ve eğitimsiz kaldılar. Bunların çocukları o çaresiz ve yoksul aile ortamlarında büyüdü. Bunlar, hınçlıdırlar, kinlidirler. Bu insanlar gösterilerde yakıp yıkıyorlar, banka şubelerini, büyük mağazaları yerle bir ediyorlar. Böyle bir kitle her geçen gün büyüyor. Eğer Kürt meselesinin çözümü için gerekli reformlar yapılmazsa, bu kitle kendi radikal siyasetini kurar. O zaman da bu devlet bugünkü PKK’yi ve Öcalan’ı mumla arar. Savaş ve şiddet sadece dağda değil şehirlerde de yaşanır. Görmek gerekir. Kürt meselesinin bir yanı etnik kimlik meselesiyse, bir yanı da ekonomiktir. Bu insanların, meslek ve iş sahibi yapılarak üretim sürecine katılmaları gerekiyor.

Türkiye, demokrasiyi yerleştirmek için çok önemli bir aşamadan geçiyor. Ergenekon çetesi ve darbe girişimleri yargı önüne getiriliyor. Güneydoğu’da geçmişte işlenen suçlar ortaya çıkarılıyor. Bu gelişmeleri Kürt halkı nasıl değerlendiriyor?

Kürtler fazlasıyla politik bir toplumdur. Siyasetle çok ilgilenirler. Çünkü Kürt meselesinin ancak siyasi yoldan çözülebileceğini, diğer siyasi sorunların Kürt meselesiyle yakından ilgili olduğunu bilirler. Mesela askerin siyasete karışmasının, Kürt meselesinin demokratik yoldan çözümünü engellediğini, silahlı mücadeleyi ve Ergenekon gibi hukuk dışı yapılanmaları arttırdığını biliyorlar.

Ergenekon’dan Kürtler de çıkmıyor mu?

Daha da çıkabilir. Kürtlerin önemli bir kesimi barışçı çözümden yanadır ama çıkarını savaşta gören ve Ergenekon yapılanmasının içinde yer alan Ergenekoncu Kürtler de vardır tabii. İleride bunlar da deşifre olacaklar. Ergenekon savcıları doğru olanı yaptılar ve Ergenekon soruşturmasını Fırat’ın doğusunda değil batısında başlattılar. Çünkü Ergenekon’un beyni batıdadır. Şimdi operasyon merkezden doğuya doğru gidiyor. Cizre’de kuyular açılıyor. Cizre’nin eski belediye başkanı ve bir albay tutuklanıyor. Ergenekon soruşturması ve davası derinleştikçe Fırat’ın doğusundaki Ergenekon da ortaya çıkacak. Bu Ergenekon’un içinde ne kadar Kürt var bunlar da öğrenilecek.

Barıştan sonra DTP’nin siyasi gücü ne olur?

Şu anda bir saflaşma var. Kürt siyasi hareketi donmuş durumda. Barıştan sonra ortam yumuşayacağı için farklı siyasi eğilimler ortaya çıkabilecek ve siyasette rekabet artacak. Böylece DTP’nin rakipleri olacak. Şu andaki durum farklı siyasetlerin güçlenmesini engelliyor. Oysa Kürtler de heterojen bir toplum. Onların da farklı görüşleri ve siyasi eğilimleri var. Mesela Irak Kürdistanı’nda da iki parti vardı. Ortam yumuşadıkça siyasi partilerin sayısı arttı. Nitekim önceki gün yapılan seçimlerde değişim isteyenlerin oyu arttı.

Neşe Düzel / TARAF


Cevapla

“Röportajlar” sayfasına dön